Manhattan'a gitmek için hazırlığa başlamıştık. Lux, bu süre zarfında nelerle karşılaşabileceğimizi, daha doğrusu karşılaşacağımızı anlattı. Kimsenin böyle şeylerle karşı karşıya kalmasını istemedim ama oraya varabilmek için en azından Lux'a ihtiyacım vardı. Bu yüzden ben de anneme ve Claire'e bizimle gelmemelerini söylemeye karar verdim. İlk önce annemle konuşmaya gittim.
-Anne, konuşmamız lazım.
-Tamam, Anthony. Ne hakkında konuşmak istiyorsun?
-Manhattan'a bizimle birlikte gelmene izin veremem.
-Böyle bir kararı kendi başıma verebilirim Anthony. Ne olacağı umurumda değil! Oğlumu yalnız bırakamam. Eğer başına bir şey gelirse, o anda yanında ben olmalıyım! Babanı kaybettiğim gibi seni de kaybedemem! Eğer kontrolünü kaybedersen seni ben sakinleştirmeliyim! Annen olarak en azından bunu yapabilmeliyim...
-Ben babam gibi değilim... Ne kontrolümü kaybedebiliyorum ne de kontrolümü elime alabiliyorum! Benim için endişelenmene gerek yok. Düşündüğün şeyler olmayacak... Çünkü babam kadar güçlü değilim...
-Ne dediğini anlayamıyorum Anthony. Elbette baban kadar güçlüsün! Ne de olsa... Gölgeler Lordunun varisisin! Babanla aranda tek bir fark var! Baban mantıklı düşünemezdi ama sen... Sen ondan daha zekisin Anthony, mantıklı düşünüp buna göre hareket edebiliyorsun. Evet bazen senin de öfkelendiğin, mantıksız hareket ettiğin olabiliyor ama çok nadiren. Asla baban gibi öfkene yenilip kendi sonunu kendin getirme!
-İşte sorun da bu! Öfke...
-Ne?
-Üzgünüm anne ama benimle gelmene izin veremem! Seni koruyamam! Ben dönene kadar burada kalacaksın... Marcus'la çoktan konuştum. Burada üst düzey bir güvenlik ve olabildiğince lüks içinde yaşayacaksın. Ben geri dönene kadar elveda.
Anneme son bir kez sarıldım ve sonra arkamı dönüp yürümeye başladım.
-Ya... Ya geri dö... Dönemezsen?!
-...
-Anthony! ANTHONY!!!
Annem arkamdan ismimi haykırıyordu. Ama bu doğru olandı. Verdiğim kararlar içerisinden nadir bulunan, doğru bir karardı. Şimdi Claire ile konuşmalıydım. Benimle gelmek isteyecekse bile gelemeyecekti ama yine de kendi rızasıyla burada kalmayı kabul edebilirdi. En azından bu içimi biraz rahatlatırdı. Claire'i gördüğümde yanında Lux vardı. Lux'a annem ve Claire'in burada kalmalarını istediğimden bahsetmiştim. Herhalde o da bunu Claire'e söylüyordu. Biraz uzaklaştım ve Lux'un gitmesini bekledim. Lux gittikten birkaç dakika sonra ben de Claire'le konuşmak için yanına gittim ama o benim ne söyleyeceğimi çoktan biliyor gibiydi.
-Claire, konuşmamız lazım.
-Ne söyleyeceğini çoktan biliyorum Anthony. Nefesini boşuna harcama. Sizinle gelip, bile bile hayatıma son vermek gibi bir isteğim yok.
Tahmin ettiğim gibi Lux ile bunu konuşmuşlardı. Lux onu ikna etmişti. Belki de önceden de böyle olmasını istiyordu. Hem sevindim hem de üzüldüm. Sevindim çünkü burada kendi rızasıyla kalacaktı, üzüldüm çünkü benimle olabilmek için hayatını tehlikeye atmayı istemiyordu. Ne olursa olsun bu da doğru bir karardı. Kendini güvende hissedebileceği bir yerde kalacaktı. Yanından ayrıldım,.Bana hiçbir veda cümlesi söylemedi, ben de bir şey söyleyemedim. Lux'u bulup son hazırlıkları tamamladık. Yanımıza yüklü miktarda erzak aldık. Bunları ve bizi taşıması için de 2 atın çektiği, arkasında yük taşıma kısmı olan bir at arabası hazırlatıldı. Artık yola koyulabilirdik. Duvarın girişine gittik. Marcus bizi bekliyordu. Lux aşağı inip onunla biraz konuştuktan sonra geri döndü. Bana bir şey söylemedi. Muhafızlar kapıları açtı ve dışarı çıktık. Kapılar arkamızdan kapandı. Artık dış dünyaya geçmiştik. Yüksek duvarların arkasındaki güvenli günlerimiz bu kez gerçekten bitmişti. 2 erkek olarak uzun ve ölümcül bir yolculuğa çıkmıştık. At arabasını birkaç kilometre sürer sürmez yük kısmından bir ses geldi. Durduk ve at arabasından indik. Daha kılıcıma uzanamamıştımki Lux birden arkadaki perdeyi çekti.
-Artık inebilirsin Claire...
Demek bunu konuşuyorlardı! Claire'in beni hiç ciddiye almamasından biraz da olsa şüphelenmiştim ama böyle bir şey yapacakları düşünmemiştim. Bana oyun oynamışlardı! Lux'un bunun hesabını vermesi gerekliydi!
-Demek Claire ile bunu konuşuyordun öyle mi?!
-Anthony... Bence onun kendi kararını verebilmesi gerekli. Herkesin iyiliğini düşünmek senin görevin değil!
Ardından Claire de araya girdi ve konuşmaya başladı.
-Evet! Kendi kararlarımı verebilirim Anthony!
-Geri dönüyoruz! Claire duvarların içinde kalacak!
-Hayır dönmüyoruz! Anthony! Sen hangi hakla benim adıma karar verebiliyorsun?! Sırf Marcus'un torpiline sahipsin diye dediklerini yapmak zorunda değilim! Zaten anneni zorla orada bıraktın! Arkandan ne kadar ağladını biliyor musun? Üzgünüm Anthony ama beni oraya geri götüremezsin!
-Götüremez miyim? İzle ve gör küçük hanım!
Lux tekrar konuşmaya dahil oldu.
-Hayır, Anthony götüremezsin... Claire'in gerçekten bu kadar sıkı denetimli bir süreç içerisinde at arabasının arka tarafına gizlice girebileceğini ve çıkışta da kontrol zamanında farkedilmemiş olabileceğini mi düşünüyorsun?
-Elbette hayır! Eminimki sen muhafızlarla işbirliği yapmışsındırr! Ama şimdi Marcus da bunu öğrenince böyle bir şeyin tekrar olmayacağından eminim.
-O muhafızların hepsi Marcus'a inanılmaz derecede sadık. Sence ondan habersiz bir şey yaparlar mı sanıyorsun?
-Ne demek istiyorsun?
-Marcus'a Claire'in bizimle gelmek istediğini ve buna engel olmamasını ama annen ile ilgili kararı senin alabileceğini söyledim. Evet annenin orada kalması doğru olan karardı. Bizi sadece yavaşlatırdı ve ona bir şey olsaydı senin de duygusal açıdan çok zarar göreceğin belliydi. Lakin Claire için durum farklı. O kendi kararını verebilecek olgunlukta ve bize faydası dokunacaktır.
-Dövüşmeyi bile bilmezken nasıl bir faydası olabilirki?!
-Dövüşmeyi bilmediğini kim söyledi? Hem ayrıca sandığından çok daha faydası dokunacaktır. zehirli ve şifalı bitkilerle ilgili çok şey biliyor ve yemek yapabiliyor. Sence de bunlar yeterli değil mi?
-... Tamam diyelimki bitkiler ve yiyeceklerle iligli bize yararı olabilir ama onu kim koruyacak?
Claire araya girdi ve kendini savundu.
-Hey! Kulakların duymuyor mu!? Dövüşmeyi bilmediğimi de nereden çıkardın!?
-Pekala Anthony. Şöyle bir anlaşma yapalım. Eğer Claire seni teke tek ve silahsız bir dövüşte yere sererse bizimle gelir! Ama sen onu yere serersen... O zaman onu geri götürürüz ve istediğin olur. Anlaştık mı?
-Claire ile dövüşmemi mi istiyorsun?
-Ben olsam onu hafife almazdım. Gözlerinden ne kadar savaşçı ruhlu bir kız olduğunu anlayamamışsın.
-Üzgünüm ama bir kıza el kal-...
Tam lafımı tamamlayacakken suratıma bir yumruk yedim.
-Aghh!
-Kimmiş küçük hanım?!
Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyiniz ve bölümü beğendiyseniz vote veriniz :)
SON YAKLAŞIYOR