Ben uykuyu çok seven bir insanım. Bu yüzden uykumu( kim olursa olsun )eğer biri bölerse, bunun bedelini ağır ödetirdim. Bu sabahta biri bedel ödemek için can atıyordu sanırım. Aşağıdan gelen sesler uykumu bölerken, bende neler olduğunu anlamak için yatağımdan kalkmak zorunda kaldım. Batuların evi de dublex. Bu yüzden aşağıya inmek için aynı bizim evde olduğu gibi merdivenleri kullanmam gerekti. Merdivenlere yaklaştıkça o bağıran dümbüğün, Mira olduğunu anladım. Yanlarına gitmek için merdivenlerden inmeye başladım. Beni fark edip, susmalarını sağlamak için o kadar sert basıyordum ki basamaklara hani derler ya *sanki yüz kilo mübarek* benimki de o hesaptı işte. İki - üç basamak sonra BAAAMM!
(Evet normalde insanlar merdivenlerden yürüyerek inerler, ama ne yapabilirim ben yuvarlanmadan inemiyorum.)
Ayağım nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde ters dönmüştü ve ben iki - üç basamak sonrasını yuvarlanarak inmiştim. Evet *yüz kiloyum ben *diye bağıran sert ve gürültülü adımlarım kendini fark ettirememiş olabilir ama rezil olmamı sağlayan yuvarlanışım kendini bayağı bir belli etmişti. Çıkan sesle Mira'nın ve Batu'nun dikkatini çekmiştim. Mira, Batu'ya bağırmayı bırakıp koşarak yanıma geldikten sonra eli ile çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı.
- İyi misin kuşum?
-İyi değilim Mira hiç iyi değilim!
- bir yerin...
Mira cümlesini bitirmeden Batu araya girdi ve bu da Mira'nın sert bakışlarını Batu'ya çevirmesine neden oldu.
- Bir yerin mi acıyor?
- Hayır Batu hiç bir yerim acımıyor! dedim sesimi yükselterek.
- Bak eğer acıyorsa hastaneye falan gidelim.
- Acımıyor dedim ya, niye üsteliyorsun?
- Neden iyi değilsin o zaman kuşum?
Diye sordu Mira.
- İki saattir ne bağırıyorsunuz be. Uykumu böldünüz. Hain arkadaşlar!
Batu'nun kendini tutamayarak kahkaha atmasıyla, Mira sert ve öfkeli bakışlarını tekrar Batu'ya çevirdi. Batu hala gülmeye devam ederken, ben de boş bakışlarımı onun üzerinde gezdiriyordum ve tek düşündüğüm şey * biraz daha gülmeye devam ederse Müfide teyzenin gelip Batu'yu, FBI silahı olan çantasıyla öldüresiye dövme ihtimaliydi.
Müfide teyze üst katta yaşayan çok ponçik ve nazik bir teyzeydi amaa rahatsız edildiği zaman veya kızdırıldığı zaman içinden bir godzilla çıkardı.
- Neden güldüğünü bize de söylemeyi düşünüyor musun Batu?
Batu eliyle Mira'yı baştan aşağıya süzdüğü zaman, bende bakışlarımı Mira'ya çevirdim. Gördüğüm bir çift kızgın gözden sonra bende bakışlarımla Mira'yı süzdüm. Bakışlarım bacaklarına indiği zaman ise ,bende kendimi tutamayıp, anırır gibi gülmeye başladım. Batu, Mira uyurken bacaklarına tükenmez kalem ile bir şeyler yazıp çizmişti ve bu Mira'nın ciddiyetini yerle bir ediyordu. O an aniden aklıma gelen şeyi Mira söylemişti.
- Müfide teyze bugün bir değil iki kişi dövecek.
Biraz daha güldükten sonra, Batu'da bende sustuk. Mira ,temizlenmek için banyoya gideceğini söylemişti.
- Bizde kahvaltıyı hazırlayalım bari Hera.
- Tamam olur.
İntikam vaktimi geliyor ne. Evet kesinlikle.
...
Sabah benim uykumu bölmüşlerdi ve bende bunu onlara ağır ödeteceğimi söylemiştim.
İNTİKAM PLANI
Batu ve Mira kahvaltıda çay içmeden sofradan kalkmazlar, yani resmen çaya aşıklar( aynı benim gibi) Bende dedim ki, neden bugün çaya şeker yerine tuz atmasınlar. Hem farklı bir şey denemiş olurlar. =))
Kahvaltı sofrası tamamen hazır olduktan sonra Mira'yı çağırmak için banyoya gittim.
- Cici kız her şey hazır. Oraya getirmemi ister misin, diye bir soru sormayacağım çünkü çarpılırsın.
İçeriden gelen kahkaha sesleri benimde gülümsememi sağlamıştı.
- Şimdi geliyorum sümüklüm oturun siz.
- Peki.
içeriye gittikten sonra Batu'nun sesi ,gözlerimi karşımda sanki bir seri katil duruyormuş gibi açmama sebep oldu.
Şekerlik de ki şekeri boşaltıp tuz koymayı unutmuştum.
Koşarak Batu'nun yanına gidip , kapının önünde durarak mutfağa girmesini önledim.
- Ne yapıyorsun kızım?
- Ben hallederim Batuşum. Otur sen çok yoruldun.
Gözlerini kısıp, dudaklarına sinsi bir gülümseme yerleştirdikten sonra arkasın dönüp kurduğumuz sofraya doğru ilerledi. Hemen mutfağa gidip şekerliği elime aldım ve içindeki şekeri kavanozuna geri döküp şekerliğe, tuzluktaki tuzu döktüm. Ve görev tamam.
İçeriye şekerliği götürdükten sonra bende yerime geçip oturdum. Batu çaydanlığı getirip hepimizin bardaklarına çay koydu ve tekrar çaydanlığı yerine bırakıp yanımıza geldi, yerine oturdu. Çayına şeker koymak için şekerliğe uzandı ve çayına iki kaşık şeker attığını sandığı, tuzu attı. Daha sonra elindeki şekerliği Mira'ya uzattı, oda Batu'nun yaptığı gibi çayına şeker attı. Batu'nun ağzındaki çayı püskürtmesiyle ona baktık.
- Ne yapıyorsun be manyak mısın? Dedi Mira.
Batu ekşimiş yüzüyle öylece bir bana bir Mira'ya bakıyordu. Mira'da çayını içtikten sonra oda
- IYYY BU NEE!!!
Demişti.
- Sen yaptın dimi kumral?
- Hayır ya. Niye ben yapıyım ki hem?
- Sabah bacaklarına tükenmez kalemle bir şeyler çizdim ya, öcünü alıyorsun dimi?
- Oğlum saf mısın?
-Niye , sen yapmadın mı sanki?
- Oğlum çay beynine sıçradı galiba? Ben yapmış olsam niye kendi çayıma da tuz atayım??
- Ne biliyim , belki de atmadın bizi kekliyorsun.
- Mal ya!
Kendime hakim olamayıp kahkaha attım.
- Şimdi müfide teyze olacağım ama haa!
Dedi Batu, neden güldüğümü merak ettiğini belli eden bir sesle. Gülüşümün arasından zorla da olsa iki kelimeyi yan yana getirip bir cümle kurabildim.
- Ben yaptım. =)))
Batu sabır dileyerek masadan kalktı ve şekerliği alıp mutfağa geri döndü. Tam tahmin ettiğim gibi şekerliğe tekrar şeker koyup geldi ve Mira ile kendisine tekrar çay koydu ve yerine geçip oturdu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Mira evine gitti ve bende Batu ile vedalaşıp eve geçtim. Hava çok sıcak. Bu yüzden giysi dolabımdan şortlu pijamamı alıp banyoya gittim. Güzel bir duşun ardından pijamamı giyip , yatağımın üstüne oturdum. Telefonumu içeriye geldiğimde çalışma masamın üzerine koyduğumu hatırlayıp, telefonu almak için ayağı kalktım. Telefonumun ekranını açarken, çoktan kendimi yatağa atmıştım bile. Bildirimleri boş verip hemen kameramı açıp, şirin bir selfi çektim. Aşağıdan gelen sesle irkilip, sanki kimin bağırdığını görebilirmişim gibi kapıya doğru baktım. Biri adımı boğazına bıçak dayamışlar gibi bağırıyordu. Kimin bağırdığını merak edip merdivenlere yöneldim. Gördüğüm şeyin şaşkınlığı ile merdivenin ortasında donup kaldım.
- DENİZ!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuzumsun.
Teen Fiction-Kuzey Işığım - Efendim Hera? - yıldızları çok seviyorum ama ihanet ediyorlar. - kime? - gökyüzüne. - nasıl? - gidiyorlar ondan işte. Ya hiç yıldız kalmazsa? - korkma ben varım işte seninim, senin kuzey ışığınım. - Kuzey. - efendim güzelim? - sonsuz...