Tyrone ayıya saldırırken ayı bir anda aurasından bariyer yaparak Tyrone'un auradan bıçağının yok olmasına neden oldu. Buna sinirlenen Tyrone kendi aurasını ayının üzerine baskılayarak ayıyı bir hapishanenin içerisine almaya çalıştı. Aura hapishanesinden kaçamayacağını anlayan ayı Tanrı tarafından ayıya bahşedilen yeteneği kullandı.Ayı konuşamayacağı için tabi aklından geçirdi. "Ares'in Öfkesi" diye aklından bağıran ayının kürkü bir anda altın sarısına dönüşmeye başladı. Gitgide uzayan kürkü ve kuyruğuyla adeta asil bir yaratığı andırıyordu. Kürkü sertleşen ayının aurası daha da güçlenmişti. Pençesi daha görkemli bir hal alan ayı pençesini aurayla güçlendirerek hapishaneyi tek hamlede dağıtmıştı.
Değişimini korkuyla izleyen Tyrone hayran kalmıştı. Ayı Tyrone'a doğru koşmaya başladı. Ayaklarını aurayla güçlendiren ayı son sürat Tyrone'a koşarken Tyrone sadece kaçtı. Son derece hızlı koşan Tyrone ayağına tüm aurasını vermişti. Tyrone'un ayıdan daha hızlı koşmasının nedeni ise ayının ağırlığı Tyrone'un ağırlığından 4 katı fazla olmasıydı.
Ayıdan son sürat kaçan Tyrone sonunda ayıya izini kaybettirmişti. Kamp yaptığı yere doğru koşan Tyrone sonunda kamp alanına varmıştı. Havanın karardığını gören Tyrone bir an önce kamp yeri için barınak yapmaya başlamıştı. Ancak ağaçları artık kolay kolay kesemediğini farketti. Bu fark çok az olsa da dikkatini çekmişti. Zaten koşarken de ağaçların boylarının daha uzun olduğunu farketmişti.
"Ne oluyor burada. Daha sabah gayet kolay kesebiliyordum. "
Tam bunu söylediği anda zihninde bir ses yankılandı.
-Son 15 gün kala dünyadaki tüm bitkilerin boyları uzamaya başladı. Birnevi evrim geçiriyorlar.
"Başımıza bir bu eksikti. "
Tyrone daha fazla ağaç kesemeyeceğini anlayınca rüzgardan dolayı yere düşmüş olan odunları toplayıp ateş yakarak bu gecelik koruma sağlayacaktı. Hiçbir şeyden korkmayan hayvanların tek korktuğu şey vardı: Ateş. Ateş antik çağdan beri hayvanlardan korunma yöntemi olarak kullanılıyordu. Bu yüzden Tyrone etrafında 3 tane ateş yakmayı düşünüyordu. Etrafından da normal hayatından bildiği iyileştirici etkisi olan bitkileri topluyordu. Bunları yaralarını sarmak için kullanacaktı.
Ayıdan kaçarken ayı aurasını kullanarak birkaç tane bıçak fırlatmıştı. Bunların bir kısmı sıyırarak da olsa Tyrone'a isabet etmişti. Tyrone'un bitkilerle ilgili az da olsa bilgisi vardı. Bu sayede şuan yaralarını iyileştirebilecekti. Yeterince bitkiyi toplayan Tyrone ağzında çiğneyerek bitkilerin içindeki bitki özünü açığa çıkarmıştı. Ağzında posasıyla birlikte emmeden çiğnediği bitkileri ağzından çıkararak yaralarının üstüne sürmüştü. Yaralarına sürerken ayıya ve Tanrıya lanet okuyordu.
"Bu nasıl iştir arkadaş, Tanrı ayıya bende bulunandan daha güçlü yetenek vermiş. Bendeki ise sadece doğurabilen ve auramı güçlendiren boktan bir yetenek! "
Konuşmasının sonlarına doğru biraz sinirlenen Tyrone farketmeden bağırmaya başlamıştı.
'Velet daha o kutsal lord seviye yeteneğin hangi yetenekleri doğuracağını bilemezsin. Belki de sana en güçlüsünden bir yetenek bile doğurabilir. Ama doğurması için öncelikle Kutsal Süvari Düzeyine ulaşman lazım. Bunun için de çalışmaya devam et. '
Tyrone'un mızmızlandığını duyan Dagon onu böyle cesaretlendirmek istemişti. Tyrone 3 ateşide yaktıktan sonra artık rahatlıkla uyuyabilirdi.
***********************
Tyrone sabah kalktığında heryeri ağrıyordu. Yerde yatmak hiçde rahat sayılmazdı. Onu şuanda mutlu eden tek şey temiz toprak kokusu ve kuşların sesiyle karışmış tatlı bir şelale şırıltısıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Varisi
FantasiaBir zamanlar sessiz bir çocuk olan Tyrone başına geleceklerden -aslında işine de geliyor- habersiz bir şekilde uyuyor. Uyandığında ise bir sürpriz onu bekliyor. Yenilmez diye birşey yok sanmıştım. Ama yanılmışım. Bunu kendime bakarak görebiliyorum...