Bu bölümü yorum kasan, sevgili olmayan okuyucum olan AhmetBykekiz'e ithaf ediyorum.★★★★★★★
Koca ormanın içinde bulunan bir genç hızla ihtişamlı surlara doğru koşuyordu. Surlara vuran güneş ışınlarıyla birlikte beyaz renkteki surlar altıni bir renge bürünerek hoş bir görüntü oluşturuyordu.
Tyrone tüm aurasını ayaklarına yönlendirerek hızını artırmaya çalışıyordu. Ormanın içinden, etrafı surlarla çevrili olan küçük bir şehrin etrafındaki açıklığa çıkmıştı.
Bu açıklık surların çevresindeyaklaşık 300 metreydi. Açıklık kısım surların etrafında hep aynı uzunluktaydı. Tyrone, önünde bulunan sura baktığı zaman yaklaşık 15 metre olduğunu görmüştü. Surlarda bulunan kapı ise yaklaşık 10 metre uzunluğundaydı.
Kapının hemen önünde bulunan 2 tane golem oranın adeta demirbaşı gibilerdi. Bu golemlerin önünde, boyları uzun olan ve çift sıra halinde bulunan elflerden oluşan asker grubu, ortalarında âdeta bir koridor oluşturuyorlardı. Ellerinde mızrak bulunan muhafız elflerin yaydığı aura, tanrı aurasının sınırlarını zorluyor gibiydi. Ancak onların önünde bulunan Elf lordu, tanrı seviyesini çoktan aşmış gibiydi. Golemlerin boyu yaklaşık 1.80 metre, askerlerin boyu ise 1.90'ı buluyordu.
Elflerin oluşturduğu koridor, rahatlıkla 2 kişi geçebilecek şekilde tasarlanmış gibiydi. En öndeki elf lordu yaklaşık 2.30 metre boyuyla elf askerlerinden oluşan 2 kişilik koridorun çoğunu kapladığı için hiç kimse önünden geçmeye bile cürret edemiyordu.
Tyrone bu manzaraya şaşkınlıkla bakıyordu. Elf Lordundan açıkçası korkmuştu. Kendisini buraya girmek zorunda hissettiği için soğuk kanlılıkla yürümeye başlamıştı.
"Neden böyle bir şey yapmışlarki. Ulan 10 küsür metre sur örüyorsunuz o da yetmezmiş gibi birde kapıdan geçmek için ayrı bir ordu oluşturuyorsunuz. Nelerle uğraşıyoruz biz ya."
Tyrone haklı olarak isyan etmişti. Surların aşılması imkansız gibi dururken kapıya da 2 golem 5 çift elf askeri ve 1 tane de Elf Lordu olmak üzere 13 tane asker yerleştirmişlerdi.
'Kes sesini de ilerle çocuk. Daha seni nasıl içeri sokacaklarını bilmiyoruz.'
Tyrone Dagon'un sesiyle birlikte biraz hızlanarak ilerlemeye başlamıştı. İçinde korku, heyecan, belirsizlik duyguları birbirine karışmış bir şekilde yer edinmişti.
Tyrone kısa süre içerisinde askerlerin yakınına gelmişti. Aralarında 20 metre kala Elf Lordu, Tyrone'a dik dik bakmaya başlamıştı. İçinden adeta 'Bu çocuk mu bize katılacak.' diye geçirir gibi bakmıştı. Aslında Tyrone ormandan çıktığı andan itibaren bu bakışları üstünde hissetmeye başlamıştı. Elf Lordu en başından beri Tyrone'a göz gezdiriyordu.
Tyrone, Elf Lordunun önüne gelince Elf Lordu kudretli bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
'Ne arıyorsun burada çocuk.'
Tyrone adamın sesindeki hafif küçümseme duygusunu farketmişti. Ama bu adama en ufak saygısızlığı ona pahalıya patlayabilirdi.
"Ben Lothya Şehrine girmeye geldim efendim. Kayıtlı olduğum şehrin burası olduğu bana sistem tarafından söylendi."
Tyrone oldukça temiz konuşmuştu.
'Pekala çocuk. Buraya girebilmen için seni kontrol etmemiz lazım.'
Tyrone'un heyecanı katlanarak artmaya başlamıştı.
'Bunun için de 1 metre önümdeki toprağa auranı olabildiğince fazla miktarda göndermeye çalış. Sonrasında ise her şeyin görünür.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Varisi
FantasíaBir zamanlar sessiz bir çocuk olan Tyrone başına geleceklerden -aslında işine de geliyor- habersiz bir şekilde uyuyor. Uyandığında ise bir sürpriz onu bekliyor. Yenilmez diye birşey yok sanmıştım. Ama yanılmışım. Bunu kendime bakarak görebiliyorum...