0.5

3.5K 122 53
                                    

"Hazır mısın?"

Son kez aynada göz gezdirip ona döndüm.

"Hazırım!"

Gülümsedi.

Bakışlarını ayırmadan kolunu kaldırdı. Koluna girmemi beklediğini anlayınca dudağımı dişledim.

Her ne kadar sadece ironi yapıyor olsada,kalp atışlarıma engel olamıyordum.

Koluna girdim. Arabaya kadar yanımdan ayrılmamıştı. Daha sonra kapımı açmak için kolumu bıraktı.

"Önden,lütfen."

Şimdi onunla sadece bir kere randevulaşmış kızların ona neden deli gibi aşık olduklarını anlıyordum,geçerli sebepleri vardı.

Oturdum ve çalıştırmasını bekledim. Daha sonra ortamı yumuşatmak için bir müzik açmaya karar verdim.

"Harika görünüyorsun."

Sessizliğimizi bozduğunda ses tonu tüylerimi ürpertti.

"Teşekkürler,sen de öyle."

Gülümsedi.

"Bilirsin,genelde bana yakışmayan şeylerle pek karşılaşmıyorum."

Göz devirdim. Fakat suratındaki ifade daha sonra gülümsememe sebep oldu.

Yaklaşık 15 dakikalık bir sessizlikten sonra durduğumuzda geldiğimizi anladım.

"Evet," dedi gülümseyip. "İnebiliriz!"

Kendisi önce indikten sonra kapımı açtı,elimi tuttu ve inmemde yardımcı oldu.

"Teşekkürler,her gece böyle olman için her şeyimi verirdim."

Elimi daha sıkı tuttu.

"O zaman her gece böyle olabilirim."

Ellerini cebine sokup,yavaş adımlarla beni takip etti.

İçeri girdiğimizde bir garson yerimizi gösterdi ve siparişlerimizi aldı.

"Loren'la ne yaptınız?"

"Kahve içtik. Ve...son bir kaç gündür benim yüzümden sürekli tartıştığımızı fark ettim. Bu yüzden sana küçük bir hediye aldım. Küçük kardeşim kadar sevimli ve ince bir hediye."

Son cümlesine göz devirdim.

"Bana bir daha öyle seslenirsen bileklerimi keseceğim."

Güldü.

"Dalga geçiyorum."

İyi edersin,Styles.

"Hediyeyi görebilir miyim?"

Elini pantolonunun cebine attı.

"Tabi."

Küçük bir kutu çıkardı ve bana uzattı. Gördüğüm kolye suratımda büyük bir gülümsemeye sebep oldu.

"Harry,bu harika!"

Gülümsedi.

"Beğenmene sevindim. Her ne kadar bu durumdan rahatsız olsamda Loren'ın da payı var."

Söylediği şeye gülmeden edememiştim.

Ve saniyesinde gelen yemekler,konuyu bölmüştü.

"Afiyet olsun efendim,özel bir gününüz mü? Size bir şampanya getirebilirim."

Dudağımı dişledim.

Harry karşı çıkmak için ağzını açtı. Fakat benim bir şey söylemediğimi görüp,susma kararı aldı. Şampanya teklifini reddetmek istemediğini biliyordum.

"Kolyemi cebine koyar mısın?" Dedim. "Eve gidince senin takmanı istiyorum."

Dudakları yukarı kıvrıldı.

"Büyük bir zevkle."

Yemeğin geri kalanında pek bir şey olmamıştı. Sadece yemek yemiş ve buranın ne kadar iyi pişirdiğinden bahsetmiştik.

Yemek bitince arabaya bindik. Gözlerim kapanmak üzereydi ve çalan müziği duymuyordum bile. Kafamı cama yaslayıp biraz kestirmeye karar verdim.

...

Uyandığımda odamdaydım. Yanımdaki şifoniyerin üstünden cep telefonumu aldım ve saate baktım.

Henüz 05.19'du. Yaklaşık 2 saat daha uyumak için zamanım vardı ve ben erken uyanmıştım,harika.

Kalkıp duşa girdim. Öylece uyuyakaldığım için makyajımı temizlemeye pek vaktim olmamıştı ve bu yüzden şu an iğrenç görünüyordum.

Daha sonra aşağıya inip yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım. Harry'nin ikinci bir yangın çıkarmasına hiç gerek yoktu.

İşlerim bittiğinde onun alarmı da çoktan çalmaya başlamıştı.

"Uyan artık!"

Gözlerini açmadan yastığına sarılmaya devam etti.

"5 dakika daha,sonra kalkacağım."

Göz devirdim.

"Senin yüzünden geç kalacağız."

Gözlerini açtı,beni süzdü ve önündeki yastığı kafama fırlattı.

Gerçekten,dünkü halini şimdiden özlemeye başlamıştım. Yine de,ne düşünüyordum ki?

"Siktir,Harold. Kalk yoksa beni alması için Brandon'ı arayacağım!"

Büyük bir oflamadan sonra yataktan kalktı.

O banyoya girerken aşağıya indim ve masanın tamamen hazır olduğundan emin oldum.

Aşağıya indi ve karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Erken kalkmışsın," dedi. "Arabada öyle bir uyuyordun ki bir daha kalkmayacağını düşündüm."

O gülerken ben göz deviriyordum.

"Beni yukarı sen mi taşıdın?"

İçeceğinden bir yudum aldı.

"Evet,dediğim gibi,uyanmaya pek niyetli görünmüyordun."

Beni taşıyacağını bilseydim kesinlikle bunu daha sık yapardım.

...

Öğle yemeğinden önceki son derse giderken fransızca dersinin öğretmeni Bayan North,tam karşımda dikilmiş gülümseyerek bana bakıyordu.

"Ah,Olivia! Tam olarak aradığım kişi."

Gülümsedim.

"Bayan North,bugün görmeyi beklemediğim kişi!"

Güldü.

"Proje ödevinin teslimat tarihi yaklaşıyor. Sadece hatırlatmak istedim."

Siktir,çoktan aklımdan çıkmıştı.

"Teşekkürler," dedim. "Bir haftaya hazır olacağım."

...

Harry ile kantinde oturmuş bir şeyler atıştırıyorduk. Bu sırada şu tiyatro ödevinden bahsediyordum.

"Bir haftaya kadar birini bulup oyunu tamamlamam gerekiyor."

İçeceğinden bir yudum alıp bıraktı.

"Hangi oyun?"

Bin kere falan bahsetmiş olmama rağmen hatırlamaması göz devirmeme sebep olmuştu.

"Bayan North yazmış,onu oynayacağız. Bana sadece bir kişi gerekiyor. Bilirsin,ben Layla'yım ve birinin Gerard'ı oynaması gerekiyor."

Başını salladı.

"Peki aklında kim var?"

Önümdeki sınıf listesinde göz gezdirdim.

"Sanırım Brandon veya Davis'i seçmem gerekiyor. Samimi olduğum ve tiyatrodan anlayan bir tek onlar var."

Harry,göz devirdi.

"Oh,sanırım Gerard'ı oynamam gerekiyor."

...

Bir bölüm daha atmam istenince kıyamadım...teşekküre gerek yok...

Stepbrother//H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin