Ah bayım!
Bir kere de güzel bir cümleyle başlamak istiyorum ama siz ve davranışlarınız buna engel oluyor! Beni arkadaşlarınıza anlatmak da ne demek, canım?
Canım dememe bakmayın, çok kızgınım size.
Bu bir sır ve ikimiz arasında kalmalı. Ben sizi sevdiğimi bir kağıtlara anlattım, siz tüm dünyaya yaymışsınız. Üstelik benim dışımda sizi seven diğer kızlar da küfrediyorlar bana. Olacak şey değil ama oldu!
Şuna bakın, doğru düzgün kızamıyorum size olan aşkımdan. Beni ne hallere koydunuz bayım, hiç düşündünüz mü?
Asıl yazmak istediğim başka bir şeydi aslında, durun, onu anlatayım.
Dün gece bir rüya gördüm. Rüyamda size bahsettiğim kitabın içine bıraktığım notu buluyordunuz ve nasıl bir zekilikse (Sizde pek görülmez de!) beni buluyordunuz ve hesap soruyordunuz. Sizinle oyun oynadığımı sanıyordunuz ve bana bağırıyordunuz. Ben de ağlıyordum. Bir anda uyandım, affedersiniz, ter içinde kalmışım ve saçlarım yüzüme yapışmış. Hemen elimi yüzümü yıkadım, bir bardak su içtim. Ama etkisinden kolay kolay çıkamadım bu kâbusun. Kâbus diyorum, bayım, bir kâbustu bu! Üstelik hâlâ ağlamaya devam ediyordum.
Ben uğrunuza gözyaşı dökmek zorunda mıyım her gün? A ah, insanda bir damla yaş bırakmazsınız siz, maazallah kurur gözlerim!
Lütfen sizinle oyun oynadığımı düşünmeyin bayım, ben sizi kalpten seven bir acizim işte. Ne beklediğimi, ne istediğimi ben bile bilmiyorum ama size yazıyorum. Bu, içimde biriktirmekten daha iyi hissettiriyor. Kim olduğumu bilmeseniz bile sizi sevdiğimi biliyorsunuz, bu bile kalbimi pır pır uçuruyor.
Beni nasıl etkilediğinizi bilmiyorsunuz, bilmemeye de devam edeceksiniz bu gidişle...
Kendinize iyi bakın bayım, havalar bir ısınıp bir soğuyor. Malum, mart ayındayız.
02.02
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mektupların sahibi 02.02
Short Story"sizi seviyorum bayım ama siz de beni sevmeyin, yalvarırım." Stefan Zweig'ın Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu isimli eserinden esinlenilmiştir.