Bayım, mektubun geç kalmasından dolayı müteessirim. Beni affedin.
Yazdıklarınızdan sonra kendime gelemedim. Ah, onlar ne kelimeler! "Senin gibi süslü laflar kullanamıyorum." demişsiniz. Olsun, ne çıkar! Sizin bir lugatiniz binlerce süslü tümceye bedel!
Şiiriniz tanımadığınız birine yazmaya göre pek bir ateşli değil mi, bayım? Bu ne çapkınlık, aklım almıyor. Bir insan başka bir insanı, görmediği bir kızı sever mi hiç? Beni beğenmeyeceğinizi söyledim, dinlemiyorsunuz, çocukluk ediyorsunuz. Benim süslü laflarıma güvenip ellerimi tutmak istiyorsunuz ama karşınıza çıksam büyük hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Biliyorum. Olmayacak. Denemenin manası yok. Sonuç hüsran olacak, can kırıkları batacak kalbimize. Ama ben sizi yine de seveceğim. Başka kollar dolanırken boynunuza, başka bir kadın öperken sizi, ben olamayacağım o kişi. Bunu en başından kabullendim. Bir harbe çıktım ama kazanamayacağımı bile bile... Niye siz de kabul etmiyorsunuz?
Mektuplarıma devam ediyorum o halde. Sağlıcakla kalın.
Ha, unutmadan... Bu sefer size bir şarkıyla veda edeceğim.
Fikrimin İnce Gülü'nü dinlediniz mi hiç daha önce? Sanmam. Siz eski müziklerden çok günümüz pop, rap ve rock'larını tercih ediyorsunuz. Bu sebeple sözlerini yazacağım size, bayım. Lütfen dinleyin.
"Fikrimin ince gülü, kalbimin şen bülbülü
O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni.Gördüğüm günden beri, olmuşum inan deli.
O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni.Ateşli dudakların, gamzeli yanakların
O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni..."Sizi seviyorum bayım ama siz de beni sevmeyin, yalvarırım.
02.02
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mektupların sahibi 02.02
Short Story"sizi seviyorum bayım ama siz de beni sevmeyin, yalvarırım." Stefan Zweig'ın Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu isimli eserinden esinlenilmiştir.