ithaf

611 65 150
                                    

Bu kitaba ithaf koymayacaktım. Zaten senin bu çalışmayla ilgin bile yok fakat denk geldi bunu yayımlayacağım zamana. Sen bunu hak ettin saçının bir teline ölebileceğim çocuk.

Bu kitabı; 16.07.2019 tarihinde saat 15.00-16.00 arasında Bursa/Anatolium AVM'de, zemin katta, H&M'in karşısında, yürüyen merdivenin yanındaki deri koltuklarda muhtemelen ailesi olan insanlarla oturan, 16-18 yaşlarındaki o güzel saçlı delikanlıya ithaf ediyorum.

Kendisini tanımıyorum ama ona çok şey borçluyum.

D&R ve GSStore'da vakit geçirmiştik. -1. kattaki otoparka gidip elimdeki kitap poşetini arabaya bırakacak, Ikea'ya geçecektik. Annemle konuşuyordum.

Köşeyi dönünce onu gördüm. Gül kurusu bir tişört, kumral ve afili saçlar...

"Saçları ne güzelmiş," diye düşündüm.

Yanlarından yürüyerek geçiyorduk, annemin koluna girmiştim. Sağından soluna geçtim. Her zamanki gibi kendimi saklamak istiyordum insanlardan, özellikle erkeklerden çünkü onlardan nefret ediyordum.

Yüzümdeki gülüş yerindeydi. Ama bu bir maskeydi. Kaldırsaydınız ağlayacak seviyeye geldiğimi anlardınız.

"Keşke *'da da D&R olsa," dedim ve onu görmeden önceki konuşmama devam ettim. "Her gün beni götürmek zorunda kaldırdın anne."

*, yaşadığım şehrin adı. Yazmak istemedim.

Annem bir şeyler dedi ama duyamadım. Merdivenlerden inmek için sağa dönüyorduk ve istemsizce oraya baktım. Güzel saçlı o çocuğa...

"Önden bakınca saçları daha da güzelmiş," diye düşündüm. Nasıl anlatayım bilemedim, anlarsınız ya, dağılmış saçlar işte. Tişörtünün önünde beyaz bir kumaş, kumaşın önünde de karışık desenler ve yazılar vardı siyah ve gri olarak. Gri bir kapri giymişti. Ve en önemlisi.. göz göze gelmiştik.

Kafamı çevirdim ve merdivene adımımı attım. Babam ve kardeşim önümde, annem sağımdaydı.

Annem bir şeyler diyordu ama ben dinlemiyordum. Dinleyemiyordum. Heyecandan unuttuğum o göz rengini hatırlamaya çalışıyordum.

Anneme bakar gibi kafamı kaldırdım. Kalbim hızlanmaya başladı. Oturduğu koltukta yan dönmüştü.. beni izliyordu. Göz göze geldikten birkaç saniye sonra başımı çevirdim.

Merdivenden indik. Sola döndük. Bu sefer onun tarafındaydım ve sorun etmiyordum.

İçimdeki deli cesaretiyle kafamı kaldırdım ve son kez baktım ona.

Hafifçe eğilmişti. Saçları havalanmıştı. O güzel saçları... Gözleri bendeydi. Yine. Ve bu sefer benim de onda.

Durdum. Yürümeyi kestim. İlk defa böyle hissediyordum. Kendimi önemli ve değerli hissettim. İstesem her şeyi başaracakmış gibi hissettim. İnsanların beni de görebileceğini hissettim. Umudu hissettim.

Annem beni çekiştirince yürümeye devam ettim. Arkamı döndüm, o tarafa baktım. Göremedim duvardan dolayı. PetShop'un önünden geçerken karmakarışık duygular içerisindeydim. AVM'ye girerken baktığım hayvanlara bile bakamadım.

Otoparka ulaştığımızda milyon defa arkama döndüm. Yoktu. Oysa son bir kez daha görmek isterdim. Ve belki yine bir deli cesaretiyle "Saçların," demek isterdim. "Hayatım boyunca gördüğüm en güzel saçlar."

Tabi bu bir hayaldi. Asla yapamayacağımı biliyordum.

Şimdi.. gelelim asıl konuya: İthaf sana afili saçların sahibi delikanlı.

Kendimi değersiz, çirkin, işe yaramaz biri olarak görüyordum. Her şeyden nefret ediyordum, her şeyden! Her güzelliğin içinde bir siyahlık buluyordum. Yaşama hevesim yok gibi bir şeydi.

Ve sen, sen bunları değiştirdin. Bana kendimi değerli hissettirdin. Şu yazdığım birkaç hareketle hem de. Özel hissettim kendimi. Belki bir gün sevilirim, umudu yükledin var oluşuma. Güçlü hissettim, emin hissettim. Değişim istedim bütün benliğimle.

Annemi o hafta hep sıkıştırdım ve sonunda ikna ettim: Saçlarımı kestirdim.

"Benim saç tipime ne kadar kısa olabiliyorsa o kadar kısa olsun," dedim kuaföre.

"Normalde kızlar kestirmek istemez, anneleri kısa kes der. Sen tam tersisin!" dedi kadın.

Göğsümün altında biten saçlarım ensemde artık.

Ve kendimi ilk kez, ilk kez güzel hissediyorum.

Zayıfladım. Kilo verdim. İştahım yok ama yakında bunu da çözerim.

Hayallerim var ve bunları gerçekleştirmek istiyorum.

Sanki dünyanın en güzel eviydi varlığım ama ben evin içerisindeki mobilyalara örtü örtmüş, camlarına gazete yapıştırmış, tozlu ve pis bırakmıştım. Sen birkaç dakikalık ilginle fırtına estirdin, her yer güzelleşti. Çiçek bahçesine döndü.

Artık eski Vasevl gibi değil ruhum. Sayende ve saye'nde.

Belki benim gibi salak ve çirkin bir kız görmemiştin, belki tişörtümdeki yazının anlamını öğrenmek istedin, belki poşetteki kitapları merak ettin, belki aklın bir başkasındaydı, öylesine dikkatini çektim... Ne olursa olsun, beni iyileştirdin.

Sana teşekkürlerim asla yetmez.

Sev ve sevil. Potansiyelini fark et, hayatı yaşa. Küçük sorunları dert etme. Beyazdaki siyahı değil, siyahtaki beyazı bul.

Bu ithaf sana.

Yine ve yine, saçların çok güzeldi. Hayatım boyunca o saçlardan daha güzel başka saç görmedim sanırım, ne kadınlarda ne de erkeklerde. Kumralın en hoş tonuydu.

Evrende hata yoktur, diye bir söz okumuştum bir kitapta. O gün üstümde olan tişörtteki yazı, bunu kanıtlıyor.

chérie
la vie est belle.

(Fr- sevgili
hayat güzel.)

AĞUSTOS 2020'DEN NOT/ Evet, değiştim. Eski Vasevl değilim, olmak istediğim kişi olmak üzereyim, kalanı da zaman halledecek ama yalnızım. Bu ikisini değiştirmeye gücüm yeter mi bilmiyorum. Afili saçların sahibi, seni unutmadım. Umuyorum ki Tanrı seninle sohbet edebilme şansı versin.

mektupların sahibi 02.02Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin