6k olduk yey!
Ege'nin evinin önüne gelmiş bulunmaktaydım. Zile bastım ve beklemeye başladım. Bir dakika kadar bekledim. Açılmayacağını düşününüp geri dönmek üzereydim ki kapı açıldı. Saçları ıslaktı ve altında bir eşofman vardı. Sanırım duş almıştı. Bana kapıyı açtıktan sonra elindeki siyah tişörtü giydi.
"Gelebilir miyim?" Bakışlarımı kaçırdım. Kapısının önünde ki çiçeklere bakmaya başladım. Çiçekler ne kadar güzeldi.
"Gelebilirsin." Eliyle beni içeriye davet etti ve kapıdan çekildi. İçeri girdim ve kapıyı kapattı.
"Ben aramadan sormadan geldim ama müsaşt miydin?" Saçları ıslaktı ve su damlaları yere damlıyordu. Elimle saçlarını arkaya doğru ittim. Şimdi yüzü gözüküyordu. Ne yapayım canım ? Yüzünü görmek varken...
"Müsaitim , içeri geç lütfen. Ben bir kaç dakikalığına saçlarımı kurutup gelicem." Onu onayladım ve salona girdim. Evi büyük değildi. Normal bir tek katlı evdi. Koltuğa oturduktan bir kaç dakika sonra Ege geldi.
"Kahve içer misin?" Konuya mı girsek artık?
"Hayır teşekkürler.Senin ile konuşmak istiyorum." Tamam diyip yanıma geldi ve oturdu.
"Ne hakkında konuşucağız?" Ellerimle oynamaya başladım. Heyecandan hepsi.
"Bizim hakkımız da. Yani biliyorsun ben seni seviyorum." Ohh itiraf ettim. Ege'ye baktığım da yüzü afallamıştı. Böyle bir itiraf bekleniyordu tabi.
"Bir şey demeyecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaşk | Yarı texting
Short StoryBenim değer verdiğim var ama karşılığını alamıyorum. Karşılığını almam imkansız. Onu çok seviyorum ve kelimeler kifayetsiz kalıyor. Ama ingilizler bunu bir kelimeyle anlatmış. *İnaffable* • • • • • • • • • • • • • (Kitabı daha küçükken yazdım yazım...