"Şimdi Ege diye bir çocuk var. Ama üfff... o derece yakışıklı. Ben bu çocuğa anonimden yazdım taam mı? Ama çocuk beni takmıyoo..."
Bağıra bağıra barmen ile konuşuyordum. 4 bardak tekiladan sonra kafayı iyice bulmuştum. Midem bulanıyordu. Alkole dayanıklı olmayan biri olarak burada ne işim olduğunu seçemiyordum.
"Sonracığıma benim arkadaşım bizi bir araya getirmek istedi ammmma denize düştü. Sonra plan puuuuf söndüü."
Barmenin beni hiç takmayıp başka müşterilere gitmesiyle , kafamı masaya koydum. Telefonum masa da titriyordu ama arayan umrumda değildi.
Sude'den
"Aç artık şu telefonu Simge!" Sinirle homurdadım. Arıyorum ama açmıyordu.
"Cevap vermiyor mu?" Doruk'un sorusuyla kafamı salladım. Hanim efendi kafasını dağıtacakmış. Sen kim bar kim?
"Ege'yi ara." Ege ne alakaydı şimdi?
"Niye?"
"Çünkü o arasın kızı ve biz de rahatça oturalım. Ne güzel işte. Egeyle Simge daha yakın olurlar." Bu neden benim aklıma gelmemişti? Çok mantıklıydı.
Hay senin aklını öpeyim.
"Neyse arıyorum Ege'yi." İkinci çalıştan sonra açan Ege'ye tüm durumu anlattım. Egecimcim beni onaylayıp bir arkadaşına sorup, Simge'nin yerini öğreneceğini söyledi. Benden başka kim senin arkadaşın olabilir? Diye tribimi attıktan sonra saçmaladığımı düşünüp telefonumu kapadım.
"Ege ve Simge shiiiiiip!!!"
900 olduuuukk!
1k oluyoruz ayhh!
5k olduk ayh!
Evet 5k olduğumu sürekli söyleyeceğim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaşk | Yarı texting
PovídkyBenim değer verdiğim var ama karşılığını alamıyorum. Karşılığını almam imkansız. Onu çok seviyorum ve kelimeler kifayetsiz kalıyor. Ama ingilizler bunu bir kelimeyle anlatmış. *İnaffable* • • • • • • • • • • • • • (Kitabı daha küçükken yazdım yazım...