iki

927 71 97
                                    

deniz rüzgârın etkisiyle hafifçe dalgalanıyor, güneş yavaşça bulutların arkasına gizleniyordu. 

yere oturdum ve sırtımı alabandaya yasladım. ufuk çizgisine odaklandı gözlerim. gömleğimin cebinden çıkardığım kare fotoğraf iki elimin baş ve işaret parmaklarımın arasına yerleşti. 

siyah saçları açıktı ve omuzlarından dökülüyordu. ela gözlerinin içi mutluluk doluydu. yüzünde gülümseme vardı.

"sözünü tutuyor musun?" diye fısıldadım fotoğrafa karşı. gözümden akan yaşı hissettiğimde hızlıca sağ elimin tersiyle sildim. "ne? ben mi? hayır, tutuyorum. akmadı gözyaşı falan..."

baş parmağımla fotoğraftan gözlerine dokundum. "senin de akmamalı."

fotoğrafı kaldırdım ve tam ufuk çizgisinin orada durdurdum. fotoğrafı öptüm birkaç kez. 

"kaç hafta geçti bilmiyorum ama döneceğim... sana geleceğim."

bir gönül davası, anlatsam ağlarsın

şişelere deniz koy, gemiler batsın boğazımıza...

aynanın karşısında kendisine baktı genç kız. üstünde beyaz, eteklerinin uç kısmı dantelli olan bir elbise vardı. siyah saçlarının güzel gözüktüğünü düşündüğü an "gecikmemeliyim," diye mırıldandı kendi kendine.

evden çıkarken adımlarını sessiz tutmaya çabalıyordu. her gün yaptığı bu aynı şeyler ailesi tarafından bıkkınlıkla karşılanıyordu. annesi çıktığını kapı kapandıktan sonra fark etti, ofladı ve "ne olacak bu kızın hâli böyle?" diye söylendi. 

fakat kız bunu yapmayı seviyordu; ailesinin sevip sevmemesi umrunda değildi pek.

mahalledeki kızların bakışları sıla'nın üzerinde dolaştı. 

"boşa bekliyor." dedi birisi.

kız aldırmadı, bu tepkilere alışıktı. kimse gelip bunu yüzüne diyemediği için biraz da komik buluyordu bu durumu. 

limana geldiğinde denizi görerek gülümsedi sıcak bir şekilde. iskeleye doğru yürüdü ve iskelenin en ucuna oturdu. ayaklarını aşağı sarkıttı. 

"bugün tam 32. gün emir can." derin nefes alıp verdi. yüzünde tutmaya çalıştığı gülümseyiş artık zorlaşmıştı. "hâlâ her gün buraya geliyorum. tam senin gidiş saatinde."

ellerini bacaklarının üstünde birleştirdi. "çünkü gelişini kaçırmak istemiyorum. geldiğini, o geminin bu limana yaklaştığını izlemek istiyorum."

"emir kaptan seni çok özledim, biliyor musun?" çenesi titremeye, sesi pürüzlü çıkmaya başlamıştı.

"arkadaşlarım boş ver diyor, bir kaptanla ilişki yaşamak ne kadar zor tahmin edemiyor musun?"

gülümsedi ve gözlerini denizin hafif dalgalarına odakladı. "ben de şöyle diyorum; peki aşk nasıl bir histir, sen bunu tahmin edebiliyor musun?"

ben sizi çok seviyorum ya

beni uğurlaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin