gemiden indiğim, onu bıraktığım limana ayak bastığım an gözleri gözlerimle buluştu.
ne diyeceğimi bilemiyordum. sanırım ilk kez diyebileceğim tek bir harf bile yoktu.
"emir... emir can!"
orada, tam karşımdaydı. rüzgar sebebiyle siyah saçları yüzüne doğru dağılmıştı ama gözlerini rahatlıkla seçebiliyordum. ağlıyor muydu o?
bir anda ona doğru koşmaya başladım. bilincim yerinde değil gibi hissediyordum. o kıpırdamadı, orada öylece durdu. onu kollarımın arasına aldığımda özlemle öyle sıkı sarıldım ki bunu dakikalar sonra fark etmiştim. o boynuma doğru ağlıyor, ben ise onun kokusunu soluyordum.
"ağlama be çiçeğim. geldim işte, görmüyor musun?" dedim, sesim bir fısıltıdan ibaretti.
"sus emir can iğrek, sus. ben kaç aydır kendimi hüngür hüngür ağlamamak için nasıl sıkıyorum haberin var mı senin? şimdi sus da koynuna ağlayayım."
dişlerim kilitlenmiş, öylece yüzünü izliyordum şimdi dolu gözlerimle. dediği her kelime beni bitiriyordu. başımı onun omzuna gömdüm.
ve biz ne kadar öyle kaldık hiç bilmiyorum.
şimdi kırlık bir alanda, çiçeklerin arasında yatıyorduk. bir papatyayı dalından kopardım. sonra o dala yaklaşıp "özür dilerim," diye fısıldadım çok hafifçe.
daha sonra sol omzumun üstüne doğru yatıp sıla'ya döndüm. huzurlu gözüküyordu. bakışları saçlarımdaydı ve dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.
"bak şimdi," diye mırıldandım. gözleri saçlarımdan aşağı inip beni buldu. gülümsedim; o da gülümsedi. papatyayı yavaşça kulağının üstüne yerleştirdim. gülümsemesi büyüdü.
geri yattım ve başını kucağıma doğru koydum. bir süre sadece saçlarını izledim. sonra o başını bana doğru çevirdi. "neler yaptın yokken?"
"özledim... çok özledim. anlatabileceğim bir şey yok ki; aklım hep sendeydi."
kaşları kalktı hafifçe. bu hareketine burnumdan nefes vererek güldüm. "ben..." dedi bir anda. "her gün limana gittim iğrek."
gözlerimi kıstım ve sadece gözlerini izledim. "ciddi misin sen?"
hâlbuki şaka yapıyor gibi bir hâli yoktu. "ciddiyim." dedi duruşunu bozmadan. "sırf gelişini görmek için. gidişini izledim; dönüşünü izlemeye hakkım vardı iğrek."
sağ elimle yüzünü okşadım. o gözlerini kapatmış, karnım bir yumuşak bir yastık gibi huzurla yatıyordu öyle.
aklıma kelimeler geliyordu; onlarca, yüzlerce, binlerce... sanırım yine şiir yazmak için anılar biriktirmiştim. ben onun bir anına binlerce şiiri de yazabilirdim ya hoş, o ayrıydı.
nasıl güzel nasıl güzel
kokuyorsun nasıl güzel
çiçeğisin bu kırların
açıyorsun nasıl güzel
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni uğurla
Fanfiction•emir can iğrek fanfiction, tamamlandı hatıra olasın var, olma. kâğıtlara yazılasın var, yapma.