Max, cesaretini topladı, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı "Zeus. Biliyorum, kediler yüzünden oğlunu kaybettin. Ama geçmişe kin tutarak, hiç bir şey yapmamak bize hiç bir şey kazandırmaz. Sana ihtiyacımız var, kalkıp kendini topla!" Diye bağırdı.
Ardından gözlerini kapattı ve Zeus'un onu öldürmesini bekledi.
Neyse ki, Zeus böyle şeyler düşünmüyordu.
Zeus kalktı, gözleri bir umut ışığıyla parıldıyordu. Tozlu ve kirli postunu silkeledi, kirden kurtuldu. Gerindi, iyice esnedi. Max orada öylece durmuş, alfa'nın işini bitirmesini bekliyordu.
Artık ölüm tehlikesi olan kısmı söyleme vaktiydi. "Ha, bide, benle Mars lider olmaya çalıştı..." bunu olabildiğince hızlı ve anlaşılmaz söylemişti. Amacı, biri 'sana söyle demiştik!' Dediğinde, 'ben söyledim' diyebilmekti. Sinsi Max.
Ama Zeus dinliyormuş gibi durmuyordu. Artık Max görünmezmiş gibiydi. Ona aldırmıyordu. Eğer Max'le konuşmasa, onun orada olduğunu unutabilirdiniz.
"Haklısın! Harakete geçmeliyiz... o kedilerden intikamımızı alacağız, derilerini yüzeceğiz! Denizde boğulmalarını izleyeceğiz! ..." dedi Zeus.
"Aslında ben..." diye söze başlayacak oldu Max ama Zeus kendi kelimeleriyle onu böldü "Max, sana güveniyorum. Git Rex'e söyle, kedilerin yerini bulacak bir ekip hazırlasın. En hızlı ve en gizlileri seçsin. Bizi fark etmelerini istemeyiz. Surpriz kaçar. Değil mi?" Dedi. Max cevaplamak zorundaydı "evet ama,..." Zeus istediğini duymuştu. Max'i yine böldü "e, daha ne bekliyorsun? Hadi koş bakalım Max!"
Max, betaları Rex'e doğru koşarken "pekala. Bu delirmiş olmalı" diye düşündü. Oğlunun ölümü ve Max'in deminki sözleri onun kafasını oynatmıştı. Bir dakika. Bu benim suçum mu,? Diye düşündü Max. O sözleri söylemeseydi, onca kedinin, Mia'nın, yavruların hayatı alınmazdı. En azından, hayatları alacak karar verilmezdi.
Hayır, diye düşündü Max. Bunu hala engelleyebilirim.
Kafasında hızlı bir plan oluşturmaya başladı. Koşarken attığı her bir adımda plana yeni bir aşama ekliyordu. Plan şoyleydi: Rex'in kedi-arama devriyesine katılacaktı, sonra akşam, tüm köpeklerden önce oraya gidip kedileri uyaracaktı.pekala. iyi plan!
Ve öyle böyle derken, Rex'in yanına vardı. Rex her zamanki somurtkan haliyle konuştu "ne oldu Max?"
Max yutkundu. Koca köpekten korkmamak mümkün değildi. "Ehh, Zeus, kedilerin yerini bulman için bi devriye ayarlamanı söyledi..." dedi. Unutmadan ekledi "beni de alacakmışsın"
Rex ona baktı, sonra gülümsedi "hah, Zeus nihayet harakete geçi, ha? Pekala. Sen şurada bekle, birkaç dakikaya geliyorum."
Ve öyle yaptı, birkaç dakika sonra, Rex yanında üç köpekle geldi. Thunder, Ares ve Oliver. Rex açıkladı "Thunder'ı seçtim çünkü aramızdaki en hızlı o, kaçılması gereken bir sırada işimize yarayabilir..." Thunder gülümsedi. Max de gülümsedi. "Ardından, Oliver'ı seçtim, çünkü küçüklüğü ve gizlenme yeteneği, Köpeklerin geçemediği ama kedilerin geçebildiği yerlere sığmasını ve incelemesini sağlayacak..." oliver minik göğüsünü kabarttı "evet, bebeğim. Işte ben buyum; yakışıklı, gizli, harika. Hepimiz biliyoruz ki, burdaki en yetenkli köpeğim!" Max içinden of dedi. Bu geveze köpeğin onlarla gelecek olması içini rahatlatmamıştı. "Ve, Ares" diye devam etti Rex. "Doğuştan bir iz bulucu. Duyma ve koklama yetenekleri, kedilerin izini takip etmenize yardım edecek" Ares, takım arkadaşlarına mütevazi bir bakış attı. Sıra Max'e geldi. Rex, Max'i baştan aşşağı süzdü. Sanki onun neden geldiğini açıklamak için bir sebep arıyordu. Max ofladı. Rex'i beklemeden kendini tanıttı. "Ben Max. Ehh, diğer canlılarla iyi anlaşırım ve kedilerle eskiden ilişkim var. Ayrıca, Zeus öyle istedi ve grubun lideri de benim"
Max kendisi bile bunlara inanmamıştı. Gruptaki en gereksiz köpek olduğunu herkes biliyordu. Rex ona baktı, kafasını 'tamamdır.' Dermiş gibi salladı ama terredütlüydü. Sanki Max bir makinedeki bozuk, önemsiz bir parçaydı ve önemsiz olduğu için onu tamir etmiyorlardı....
Max bu aşşağılayıcı bakışlara dayanamadı ve diğerlerine seslendi "haydi, gidelim" ormana doğru koşar adımlarla ilerledi. Thunder ona yetişmeye çalışırken herkesin önüne geçi, Ares Max'in yanında ilerledi, Oliver ise arkadan gelirken söylendi "aaah! Hadi ama! Bu minik bacaklarla koşmak çok zor!" Ormana girdiklerinde yavaşladılar. Patilerinin nihayet kumdan başka şeylere değmesi güzeldi.
Oliver yine sızlandı "şimdi ne yapıcaz?"
Ares bir adım ileri attı "o işi ben hallederim" burnunu havaya kaldırdı, kulaklarını eğdi. Herkes sustu, onun konsantre olmasını bekledi.
Mars burnunu yere dayadı, toprağın arasında sürüdü, en sonunda gözlerini açtı, kafasını havaya kaldırdı. "Tamamdır. Bu taraftan," bir tarafı işaret etti. Hepsi onu izledi. En sonunda, içlerinden kimsenin giremeyeceği, ağaç köklerinin arasında durdular. Yani, Oliver dışında kimsenin. Ares burnunu köklerin arasından içeri sokmaya çalıştı ama sığmadı. "Oliver. Burada sen devreye giriyorsun"
Oliver ona baktı. Sonra gülümsedi "şimdi, yeteneğime tanık olun!" Ve tek bie hamlede içeri girdi. Max tedirgindi. Acaba başarabilecek miydi? Liderilik taslama zamanı gelmişti. "Pekala. Hep birlikte kalırsak yakalanma olasılığımız daha yüksek. Thunder, en hızlımız sensin. Burada kal, Oliver geldiğinde bizi bulun. Ben, Ares'le başka bir şey arayacağım."
Hayır diyen olmadi. Nasıl olsa, lider Max'ti.
Ares ve max oradan uzaklaştı. Thunder onların görüş alanından çıktıktan birkaç kuyruk boyu uzaklık sonra, Ares kulaklarını dikleştirdi "kedileri duydum!" Sessizce ilerlemeye başladılar, taşlık bir alana geldiler. Iki kedi konuşuyordu. Bir tanesi gri bir erkekti, diğeri ise siyah bir dişiydi. Max o turkuaz gözleri asla unutmazdı.
"Mia..." diye sayıkladı. Ares şüpheyle ona döndü "anlayamadım dostum?"
"Yani, işte, beni kandıran kedi" diye toparlardı Max. Ares'ı oradan uzaklaştıracak bir yol bulmalıydı, böylece kedilerle konuşabilirdi.
Aklında bir fikir vardı ama çok riskliydi. Yine de, tek yol buydu. Ares'e döndü "sen benden daha hızlısın. Gidip diğerlerine haber ver. Ben başka bir yere gitmeyeceklerinden emin olacağım" dedi. Ares gidip diğerlerine söyleyene kadar kedilere durumu anlatmalıydı. Ares kafasını tamam anlamında salladı. Max onun arkasından bakarken, yolun yarıdında Thunder'ın da ona katıldığını gördü. Ares ve Thunder koşmaya devam ederlerken, Max kedileri uyarmak için o tarafa döndü. Gözleri büyüdü. Kediler orada yoklardı. Ama, daha demin oradalardı! Diye düşündü Max. Nereye gitmiş-
"Daha sessiz konuşmalısın köpek" dedi, arkadan gelen bir ses.
Max arkasını döndü, zayıf, çok güzel tekir bir kedi ona bakıyordu. Zümrüt gibi yeşil gözleri vardı. Arkasından başka bir kedi çıktı "Arkadaşının gitmesini emretmen de aptallık olmuş. Artık yalnızsın." Dedi, siyah-beyaz sarı gözlü erkek kedi. Daha birkaç dakika bile geçmeden etrafı kedilerle doluşmaya başladı. 6 kedi etrafında dizilmiş ona tıslıyorlardı. Beyaz renkli, üzerinde tekir benekler olan tombul bir kedi sesini yükseltti. Max, tasmasından onun eski ev kedisi olduğunu tahmin etti. "Arkadaşların zaten ölecekler. Sen ne için geldin? Erken ölmek için mi?" Dedi, tombul dişi kedi. Max "bir konuşmama izin ver-" diye söze başlamıştı ki, gri bir kedi onu susturdu "bizi oyalamaya çalışma. Kediler. Saldırın" dedi. O kedi lider olmalıydı ki, diğerleri onu dinledi ve Max'e doğru yaklaşmaya başladı. Neyseki, siyah bir kedi otların arasından çıktı ve onları durdurdu "Duman, hayır!" Herkes durup ona döndü. Max'in kuyruğu sallanmaya başladı. "Mia"
Mia ileri yürüdü ve Max'in önüne oturdu. Konuşmaya başladılar. "Eee, yavrular nasıl? Doğmalarına ne kadar kaldı?" Diye sordu Max. Mia gülümdedi. "Aslında-" o sözünü tamamlayamadan, soluk sarı, yavru bir erkek kedi koşarak Mia'nın yanına geldu. "Anne! Alaca kulağımı ısırıp kanattı!" Diye sızlandı. Ardından Mavimsi gri bir yavru da koşarak geldi "KaraYavru da benim alnımı çizdi!" Diye miyavladı. Vr son olarak, annesi gibi siyah bie yavru da geldi. Ama bu yavru diğer iki yavrudan daha sakindi ve koşman yerine yürüyordu "onları dinleme anne. Ben kazandığım için kıskandılar sadece" dedi. Max dayanamadı ve gülümsedi "oo, hadi canım! Bunlar onlar mı?" Dedi. Mia onayladı "bunlar onlar. Bunlar, benim yavrularım" aniden üç yavru da Max'e döndü. Soluk sarı olan, yani tek erkek kardeş koşmaya başladı "köpeek!" Ve max'in üzerinr atlayıp kafasına çıktı "vay be! Devesa!" KaraYavru isimli olan "bakalım kim en uzun süre dengede duracak?" Deyip Max'in üzerine atladı, kafasına çıktı ve Soluk sarı olanla dövüşmeye başladılar. Mia kıkırdadı "çocuklar. Buraya gelin" iki yavru ona döndü, "offf, tamam anne..." diyerek aşşağı indiler. Gri renkli, lider kedi şaşkınlıkla onlara döndü "siz, tanışıyorsunuz galba?" Dedi. Mia onayladı "bana yardım eden köpek..." dedi. Bu söz Max'in kedilere olan hayranlığını arttırdı. Köpekler, Mia'nın Max'i kandırdığını söylerken, kediler Max'in Mia'ya yardım ettiğini söylüyorlardı. Mia sözüne devam etti. "Bu yüzden, izin verin konuşsun. Sonra öldürürüz."
Max pek rahatlamamıştı ama zaman azalıyordu. Hemen söze başladı, kediler pür dikkatle onu dinlediler.
.
.
.
.
Merhaba millet! 'Hayatta kalanlar'a sorun' yapacağım. Bu ne demek mi? Herhangi bir karaktere istediğiniz soruyu sorun. Örnekler:Gece'ye : Max'le nasıl tanıştın?
Mia'ya: neden sana yardım etmesi için Max'i seçtin?
Vb. Herhangi bir karaktere sorabilisiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatta Kalanlar-uzun yol
Science FictionTüm karalar parçalanıyor. Geriye kalan son bir yer hariç. Insanlar bu kaçınılmaz sonu fark edemese de köpekler her şeyin farkında. Dünya tersine dönüyor. Kıyamet yaklaşıyor. Köpeklerin bir plan yapması, güvenli yere gitmesi ve en önemlisi de o yerde...