Yagmurlu bir güne başlamaktan daha kötü ne olabilirdi? Geceden kapatmayı unuttugum perdem havanın ne kadar soguk oldugunu gösteriyordu.
Esnedikten sonra yavaşca yatagımdan dogruldum.Aynanın önünde kül rengine dönen yüzüme boş boş baktıktan sonra yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim. Soguk su uyuşuklugumu aldı yanı sıra daha dinç hissetmeme sebep oldu. Yüzümü kurulayıp banyodan çıktım ve koridorda duraksadım. Alt kattan televizyon sesi geliyordu. Annem bu saatlerde çoktan işte olurdu. Şerivan'ında açıp televizyon izleyecek hali yoktu. Kaşlarımı istemsizce çattım. Belli ki annem bugün holdinge gitmeyecekti veya daha geç gidecekti. Yavaşca merdivenlerden indim ve salona dogru yöneldim. Koltukta bir adet kumral kafa televizyon kanallarını sıkılmış bir şekilde degiştiriyordu. Afallasam da beynim dün gece olanları hızlı bir şekilde canlandırdı..
Sabah sabah Ecir denilen salagı çekemezdim , tamam planlarım vardı elbet ama bu saatte henüz uykudan yeni uyanmışken olmazdı..
Mutfaga yöneldigimde Şerivan kahvaltı hazırlıyordu.Beni görünce agzını açacaktı ki "Şş" diyerek işaret parmagımı dudaklarıma bastırdım.
"Günaydın" diyerek fısıldadı. Bende fısıldayarak ona günaydın dedim. Mutfaktan birşeyler atıştırmaya başladım. Kahvaltı salondaki geniş masaya kuruluyordu anlaşılan. Normalde tek kişilik kahvaltı oldugu için hep mutfakta yapardım ama bugun çok degerli , çok mülayim bir misafirimiz vardı. Ona laik olmak gerekirdi degil mi ? Uyku sersemligim toz bulutu haline gelip dagıldıgında başımdaki agrı da azalmış oldu ve tam anlamıyla uyanmış bulunmaktaydım. Bir çift ayak sesi kapının önünden geçip merdiven basamaklarında ses çıkaracagı sıra duraksadı ve ayak sesi daha yakın bir şekilde yansıdı.
" Uyandın mı sen?" dedi yarı sinirli yarı şaşkın ses tonuyla üzerinde gri bir kazak ve yine siyah bir kot pantolon vardı. Altında beyaz spor ayakkabısı , oysa hiç ses çıkarıcı durmuyordu.. Elleri ceplerindeydi ve sadece baş parmakları gözüküyordu. İncelemem bittikten sonra okyanus gözlerin kısılmış oldugunu gördüm.
"Evet " dedim istemsizce iç çekerek.
" O halde beni salonda gördün" dedi soru sorarcasına
"Evet " dedim ne olmuş yani dercesine
" Pekala.. " dedi ve mutfaga girdi ardından buzdolabını açtı. Ben onun bu rahatlıgının kaynagını ararken o umursamazca birşeyler kurcalıyordu.
"Ben portakal suyu yerine vişne suyu istiyorum" dedi ve yüzünü buruşturarak bana baktı. " Portakal suyundan nefret ederim"
O anda gözlerimin önüne türlü türlü portakal işkenceleri geldi. Ve anında bu salak düşünceyi kovdum.
" Tabii ki , Nasıl istersen" diyerek omuzlarımı silktim ve mutfaktan çıktım.
"Bugun kayıt işlemlerini felan yapalım diyorum "
"Olur kahvaltıyı yaptıktan sonra çıkarız" dedim yine sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak ve tekli koltuga oturdum.
"Anlamadım" dedi sanki ona ben lezbiyenim ve annenle her gece sevişiyoruz demişim gibi afalladı bu düşünceyle bende yerimden irkildim.
"Neyi" dedim garip çıkmıştı sesim , az önceki düşüncelerimin verdigi tiksintiden olsa gerek.
"Hani bir direnme , hani bir isyan , hani bir kapıyı çarpıp çıkmalar? Hiç mi yok ama olmaz böyle bakıyım sen hasta mısın ?" dedi ve elinin tersini alnıma koydu.
"Düşündüm de o kadar kafaya takılcak bir mesele degil. Dün biraz tepki vermiş olabilirim , ama şimdi olumlu bakıyorum"
Elini çektikten sonra koltuga rahatca oturdu ve takdir edercesine dudaklarını aşagıya dogru büküp kaşlarını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ
Roman d'amourBütün mavilerin kıskandıgı gözlere sahipti o. Öpülesi dudakları vardı insan izledikce doyamazdı. Bakmakla olmazdı.. Kimsenin göremediği merhamet saklıydı onda ve o merhametini sadece bir kişiye gösteriyordu , yalnızca merhametini degil yıpratıcı öfk...