Hayatın acımasız yönüyle karşılaşmak artık yakındı bazıları için, belki de yakacak olan sadece güneş değildi.
Bu sıcak, kavurucu yaz gününde güneş dünyaya hakim olup baş dönderirken kim bilir neleri getirecekti peşinden.
İnsan nereye gittiğini bilmeden yolculuk eder ya çoğu zaman. Evet işte o zaman gelmişti.Normal bir sabaha uyanmıştı Sara ve ailesi, belki de bu sadece görünen yüzüydü.....
Ayla liseyi iki yıl önce bitirmiş ancak üniversiteye gitmek istememişti, çünkü o daha çok okul dışındaki dünyaya merak salmıştı.
Okul hayatı ona çok sıkıcı geliyor ve bir an önce özgür olmak istiyordu.Bu yıl, Sara ablasına yetişmiş üniversite sınavlarını kazanmıştı.
Sara, Ayla'nın aksine okul hayatını çok seviyor ve hiç bitmesin istiyordu.
Bu yüzden Ayla kardeşiyle hep inek diye dalga geçip şakalarını hiç eksik etmiyordu. Tüm aile fertleri bu dönemlerde gayet mutlu ve huzurluydu.
Bu sabah uyandıklarında da herşey gayet normal ve güzeldi.
Ayla Sara'nın kapısını, bağırarak çalmaya başladı.
"Sara, hadi uymamadın mı daha, çok acıktım ben".Ayla böyle kapıyı çalarken, birden açılınca, yere kapaklanmasına ramak kalmıştı.
Kuşkusuz, Sara bunu bilerek yapmıştı.
"Ah, ne oldu düştün mü yoksa ablacığım?" Diye sordu Sara, o gözlüklerinin ardındaki alaycı gülümsemeyle."Hayır, düşmedim ama sen şu an düşmek üzeresin galiba" dedi Sara'ya garip bir şekilde bakarken.
"Anlamadım!"
"Ben sana anlatacağım şimdi!...." Deyip, Sara'yı koluna alarak bağırmaya başladı ve kahkahalar evin duvarlarında yankı yaperken devam etti Ayla.
"Düşmek istermisin?"Sara bir taraftan gülüp, diğer taraftan Ayla'nın elinden kurtulmaya çalışıyordu.
"Tamam indir beni, özür dilerim."
Sonunda Ayla'nın elinden kurtulup salona koştu.
Anne ve babası kahvaltı hazırlamak için kızların uyanmasını bekliyorlardı ama zaten gürültüden anlaşılmıştı uyandıkları.Ayla da salona gelince, Sara ona bakıp gülmeye başladı ve 'bu kadar yeter' der gibi, iki elini birden Ayla'ya uzattı.
O da devam etmeye niyetli değildi zaten ve bir an önce kahvaltı yapmak istiyordu.
Hep beraber, kahvaltıyı hazırlayıp masaya oturdular.Neşeli kahkahalarla karışmış çatal bıçak sesleri arasında, kahvaltı yapıp sohbet ediyorlardı.
Sara ve ablası tatile gitmeyi çok istiyorlardı ve bu güzel masada konuyu açmak istediler.
Aralarında fısır fısır konuşmaya başlayınca, baba ve anneleri bunun farkına varıp merak ettiler.Toygar bey gözlerini kızların üzerine dikip büyüterek sordu;
"Kızlar ne konuşuyorsunuz aranızda fısır fısır? söyleyin bakalım!".
"Babacığım Sara tatile gitmek istiyor, ama ben istemiyorum, sana söylememi istiyor, kendisi biraz çekinmiş galiba!" Deyip pis bir şekilde sırıtarak baktı Sara'ya ablası.
Sara alttan ablasının ayağına bir tekme atınca, Ayla birden irkildi ve yüzünde tebessüm ile karışmış kızgınlık ifadesiyle baktı kardeşine.
"Ne yapıyorsun? Canım yandı, sadece şaka yapmak istedim." Dedi ablası.
Bu olayın üzerine herkes birbirine bakıp kahkahalarla gülmeye başladı.
Bunlar olurken karşı eve taşınacak aile, buraya doğru yola çıkmışlardı.Bir gürültü ile irkildi Sara ve ailesi, Toygar bey merak edip camdan baktı. Karşı eve birilerinin taşındığını gördünde merakı artmıştı.
"Karşımızdaki ev geldiğimizden beri boştu, ama artık komşularımız var çocuklar, bir ara ziyaret etmemiz gerekir." dedi Toygar beySara'nın yüzündeki tebessüm yerini hüzne bıraktı.
"Babacığım biz bu eve taşınalı bir sene oldu, ama ben hala alışamadım buraya, eski evimizi çok özlüyorum !"
"Haklısın kızım, uzun yıllar yaşadık orda ama artık buradayız, hem bak artık komşularımız da var. Sabırlı olman gerek, yeni komşularımız sayesinde buraya alışacağına inanıyorum!"
"Peki babacığım!" Deyip sıkıntılı bir şekilde kabullendi Sara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayla'nın kardeşi (Sara)
Chick-LitKarşılığı olmayan aşklar. Uçsuz bucaksız hayaller. Mahvolan hayatlar