☬11☬

532 66 6
                                    

10 Ekim 1904
Yatağının üzerinde oturan tüm güzelliğiyle onu bekleyen kadına döndü Kral Ten. Sofia güzel kadındı sarı saçları, bal rengi gözleri, bembeyaz teni.
Taeyong'un güzel yüzü çalındı aklına. Gülüşü, gözünün hemen altındaki yara izi, kızıl saçları, kemikli elleri. Ne de güzeldi Taeyong. Taeyong'dan başka güzel tanımı yoktu ki Ten için. Vücudundaki her bir yara izi bile kutsaldı Taeyong'un. Masasının üzerindeki mektubu aldı eline.
'Hüznün bile bir süresi vardır Kral Ten. Hüznünüzün bitmesi eşinizle mutlu olmanız dileğimle.
General Taeyong.' Elindeki kırmızı şaraptan bir yudum daha aldı. Mektubun her bir cümlesinde gezdirdi parmaklarını. Taeyong'un nasıl hislerle yazdığını anlamak istedi. Daha sonra kıyamayıp özenle mektuplarını koyduğu kutuya koydu.
"Kralım." Sofia'nın nazik sesi kulağına çalındığında derin bir gülümseme geçti dudaklarına. Sahi evlenmişti değil mi Ten bugün. Acı dolu gülümsemesiyle döndüğünde yatağın köşesinde oturan kadına kaydı gözleri.
"Sofia ben çok kötü şeyler yapsamda beni sevecek misin?" Kötü biri değildi Sofia. Bunu biliyordu.
"Başkasına aşık oldun değil mi Ten." Oldukça da zeki bir kadındı. Tanıyordu Ten'i de. Çocukluk arkadaşıydı onlar.
"Hiç olmaması gereken birine hemde." Bakışlarındaki yumuşaklık hiç değişmedi Sofia'nın. Aksine yanına oturması için çağırdı Ten'i.
"Sorun değil. Ne olursa olsun sana saygı duyuyorum. Umarım bir gün bana anlatabilirsin.
Ben senin eşinden öte çocukluk arkadaşınım Ten." Elleriyle Ten'in sırtını severken boştaki ellerine uzandı.
"Bana aşık olmaman önemli değil Ten. Benim sana aşık olmam da. Sadece sana her türlü saygı duyacağım. Benim yanımda gizlemene gerek yok hiçbir şeyi." Rahatlamıştı Ten. Ne olursa olsun aynı yatakta yıllarca yatacağı kadına yalan söyleyemezdi. Cümlesini bitirdikten sonra ağır elbisesiyle ayaklandı Sofia.
"Üzerinizi değiştirin kralım yorgunsunuzdur."

Aylar birbirini kovaladıkça hiçbir şey değişmiyordu. Ten hala deli gibi Taeyong'a aşıktı. Hiçbir şey değiştiremezdi ki bunu.
Değişen tek şey bir kadınla yaşamanın farkıydı. Sofia asla onu yargılamıyordu. Üzerine gitmiyordu. Aksine Taeyong'u öğrendiğinde şaşırmamıştı bile. Sadece ufak bir gülümseme bahşetmişti gül kurusu dudaklarından. Birbirleriyle yan yana yatmaktan başka asla bir yakınlaşma olmamıştı aralarında.
Bir süre sonra halkın prens çağrıları Ten'in günlerce kendini odasına kapatmasına sebep olmuştu. Deliriyor muydu sonunda?
Hasta olduğunu söyleyenler vardı halkın içinde. Dilden dile dolanıyordu bu.
"Kral Ten çıkın lütfen artık." Günlerce yattığı yataktan hafifçe doğrulduğunda Kun'un acılı bağırışları doldu kulağına tekrar. Dayanamıyordu. İçi gidiyordu ama duramıyordu. Defalarca okuduğu mektupları özenle tekrar kenara koydu.
'Bana duyduğunuz özlem beni kahrediyor kralım. Lütfen durun artık. Sizden istediklerimi lütfen yerine getirin.
General Taeyong.'
Kapıyı hafifçe araladığında boynuna dolanan kollara bıraktı kendini.
"Ten sorun yok." Kun'un çaresiz sözleri kulağına ulaşırken gülümsemek istedi tekrar." Daha ne kadar sorun olabilirdi ki. Sorunlar arasında yüzerken hala böyle kandırılması adil değildi.
Ten daha fazlasını taşıyamıyordu.

Ten daha fazlasını taşıyamıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mágoa • taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin