☬14☬

550 76 34
                                    

11 Nisan 1906
"Kral Ten." Ten zorla bakışlarını kaldırıp, kapıdan içeriye aniden giren adama çevirdi.
"Yangın çıktı efendim yangın." Ten hızla oturduğu masadan kalkmış komutanların meraklı bakışları arasında koşarak toplantı odasından çıkmıştı. Hizmetçilerden birinin götürdüğü yönü takip ederken bunun kendi odasına çıktığını fark etmişti.
"Sofia nerde?" Hizmetlilerin hepsi içeriden çıkarabildiklerini çıkarırken Kral hepsinde tek tek gözlerini gezdirdi.
"Mágoa ve Sofia nerde?" Tekrar bağırdığında hizmetçi kadınlardan biri ortaya atladı.
"Kral Ten, Kraliçe Sofia Prens Mágoa'yı bana verip içeriye girdi efendim." Kun hızla prensi kucakladığında Ten daha fazla dayanamamış onu tutan onca kola rağmen içeriye girmişti.
"Sofia nerdesin?" Odanın içerisinde bağırırken genzini yakan ağır kokuya teslim etmemeye çalıştı kendini.
Her şeyi cayır cayır yanarken çalışma masasının köşesinde yatan kadını görünce hızla o tarafa koştu.
"Sofia." Birkaç kez sarstığı kadın sonunda gözlerini hafifçe araladığında Ten kucağına aldı eşini.
"Mektuplarınızı kurtardım Ten. Mektuplarını kurtardım." Sofia'nın kucağına bastığı sandıkla Ten ciğerlerinin yandığını hissederken hızla odadan çıkmaya çalıştı.
"Sorun yok Sofia her şey düzelecek." Defalarca fısıldarken sonunda kendini ve eşini odadan çıkarabilmeyi başarabilmişti.
"Sofia uyan. Doktor nerde?" İstemsizce bağırmasının sonucu Mágoa'nın ağlama sesleri doldurdu uzun koridorları.
Sofia'nın güzel yüzü yanıklara ev sahipliği yapıyordu artık. Zarif elleri, ince kollarını derin kızarıklıklar sarmalamıştı. Ten canını yakabilmekten korktu.

Tüm anıları cayır cayır yandı o odada.
Taeyong ile ilk beraber oluşu, gizli kaçamakları, karısının güzel gülümsemesini ilk kez fark etmesi, oğlunu kucağına aldığı ilk oda. Hepsi cayır cayır yanmıştı orda. Sofia'nın kucağına bastığı sandığı zorlukla kenara koyduğuda ağlaması şiddetlenmişti.
İlk kez görüyordu Kral Ten'in ağladığını herkes. İlk kez bu kadar acıyı kaldıramıyordu.
Doktorların başlarına üşüşmesiyle kendini kenara çektiğinde oğlunun çığlıklarına daha fazla sessiz kalamadı.
"Sorun yok Mágoa. Her şey düzelecek."
Sofia'ya karşı duyduğu tüm pişmanlıklar tek tek kendini belli ederken göğsüne yasladığı oğlunun yavaşça dinen sesi beynindeki uğultuyu arttırıyordu. Doktorların Sofia'yı hayatta tutmak için olan çabalarını izledi. Yıllarca. Ten'in ömründen ömür gitti. Elinden hiçbir şey gelmiyor oluşu bitirdi onu. Kralın da gücünün yetmeyeceği şeyler vardı işte.

Sofia'ya aşık değildi Ten ya da ona seni seviyorum dememişti. Bu kadına derin bir saygıyla bağlıydı sadece, onunda eşine olduğu gibi.
Doğum sancıları çekiyorken sırf Ten Taeyong'u biraz daha görebilsin diye yemek masasında hiçbir şey yokmuş gibi yemek yemiş, sohbet etmiş, Ten'i Taeyong'a göndermişti. Ten yıkılmışlıkla dönerken eşinin doğum yaptığını öğrenebilmişti ancak. Oğullarını ilk kucağına aldığında Taeyong'un ona verdiği büyük gülümsemeyi dün gibi hatırlayabiliyordu. Bir kez gülmesini istemişti ona. O da oğlunu kucağına aldığında onlara olan gülüşüydü. Taeyong iyi bir aile olduklarını düşünüyordu onların. Buna inandırmak istiyordu kendini. Sofia ise Taeyong olmayı diliyordu. Ten'in deli gibi aşık olduğu kişi olmak isterdi.

Canı gitti orda. Canından bir parçası yanıp kül oldu. Güzeller güzeli eşi koptu ondan. Oğlu daha minicikken annesiz kaldı.

Ve yine Sofia eşini düşünürken can vermişti o yangınların arasında. Eşinin anılarını kurtarmak isterken kendi yaşayacağı anılardan olmuştu.

 Eşinin anılarını kurtarmak isterken kendi yaşayacağı anılardan olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mágoa • taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin