Bölüm 12

3.1K 375 51
                                    


GEÇEN GÜN Kİ FİNAL BİLDİRİMİ BİR KAZADIR ARKADAŞLAR...FİNALE DAHA UZUN BİR ZAMAN VAR... AMA OLMAYADA BİLİR :D... BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...

Odadaki bütün bakıcılara dışarı çıkmalarını emrettikten sonra şemsiyesini açıp yatakta acılı bir halde yatan adama doğru tuttu. "Uyanma vakti geldi, Torin" diye fısıldadı. "Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var ağabey"

Torin'in gözleri açıldı. Genç adam acıyla tısladı ve hırıltılı nefesler alıp verdi. Tuhaf bir şekilde gülmeye başladı. Gerçekten çok canı yanıyor gibiydi. Yakışıklı yüzü çarpılmış ve kan ter içinde kalmıştı. "Gözlerinde görebiliyorum" dedi kısılı gözlerini ona dikerek. "Bu halinle bile hissedebildiğini görebiliyorum"

Sadece bir hafta önce buna benzer bir konuşma yapmışlardı. O zaman Konstantinova, asla hissetmeyeceğine inanıyordu. Ancak şimdi bu hislerle ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Yavaşça yatağa doğru oturdu. Şemsiyeyi dikkatle her ikisinin üzerinde tutmaya devam ediyordu. "Acın ne kadar büyük? Sana yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

Erkek başını salladı ancak boğazından istemsiz bir inleme çıktı. "Beni uyutma" dedi en sonunda. "İstediğin şeyi söyleyeceğim ya da dilediğin yardım da bulunacağım ama beni uyutma. Gitmek istediğim bir yer var"

Bu haliyle gitmesi mümkün olamazdı. Punk Hazard'a mı gitmek istiyordu? Jagan, oradaki halkın Torin'in artık dostu olmadığını söylemişti. Oraya giderse onu öldürebilirlerdi. Normal haliyle Torin çok güçlüydü ancak bu haliyle hiç de iyi olmazdı.

Konstantinova, başını eğdi. "Seni öldürürler" dedi sakince. "Buna izin veremem"

"Şu halime bak" diye bağırdı erkek birden ileri atılarak. Öfkesi ve acısı o kadar büyüktü ki neredeyse Konstantinova'nın üzerinde büyük bir baskı kuruyordu. Neredeyse mührünü açmaya zorlayacaktı onu. Torin'in elleri küçük kızın yırtık elbisesini yakaladı. "Ölüden farkım yok benim" diye hırladı. "Sadece annem ve babam öldüğümü kabullenmediği için bu haldeyim"

Onun hisleri her şeyden ötedeydi. Gerçekten de çok yoğunlardı. Ancak bir konuda haklıydı. Eğer bu halde yaşamakla ölmeyi seçmek arasında kalsaydı muhtemelen Konstantinova'da tıpkı onun gibi ölmeyi seçerdi.

Sonu böyle mi olacaktı?

Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. "Tamam" dedi en sonunda. Ağabeyinin elini tutup elbiselerinden uzaklaştırdı. "Seni uyutmayacağım" dedi en sonunda ve şemsiyesini kapatıp yatağın üzerine koydu. "Ancak yardımına ihtiyacım var."

Konstantinova olan biteni ağabeyine anlattı. Torin acılar içinde kıvranmasına rağmen onu sonuna kadar dinledi. Her şey bittiğinde o tatsız gülüş tekrar odayı doldurdu.

Genç adam, elini ileri uzattı ve titreyen eliyle kardeşinin yanağını okşadı. "Hissetmek artık iğrenç geliyor" dedi zorlukla. "O melek senin ebedi eşin" dedi zorlukla. "Artık ondan ayrılamazsın. Onsuz yaşayamazsın. Yoksa ikinizde benim gibi olursunuz" dedi.

Yataktan çıkıp ayağa kalkmaya çalıştı ancak hemen yere kapaklandı. Konstantinova, ona yardım etmek için eğilse de kızın yardımını kabul etmedi. Ellerinin ve dizlerinin üzerinde emekleyerek pencereye doğru gitti.

Konstantinova onun bu hallerini görmekten nefret etmişti. Erkek pencerenin pervazına tutunarak doğrulmaya çalıştı. Tam o anda Konstantinova, koşarak ona doğru atıldı ve ağabeyine sarıldı. Boyu ancak onun karnına kadar geliyordu. "Seni hayatta görmek isteyenler sadece anne ve babam değil" diye fısıldadı. "Kardeşlerinde senin için endişeleniyor"

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 2- ÖFKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin