Bölüm 16

3.2K 389 51
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...

Torin, Punk Hazar'dı bulmakta hiç sıkıntı çekmedi. Bu evren sadece ölüme yakın olanların bulabildiği tuhaf bir yerdi. Punk Hazard ölüm evreniydi. Zamanında güçlü bir hapishaneydi. Ta ki cennet ve cehennem orada savaşana kadar.

Henüz yeni doğduğu zamanlarda orayla ilgili hikâyeler duymuştu. O zamanlar Punk Hazard, kendisini dış dünyaya yeni kapatmıştı. Söylentilere göre doğan bütün çocuklarının ölümünden sonra çıldırıp bütün dünyaya savaş açmıştı. Onu durdurmaya çalışan başmelekler savaşı Punk Hazard'a taşımıştı.

Bu oranın sonu olmuştu...

Savaşın sonunda yerlilerin çoğu ölmüş ve iki tarafın gücüne dayanamayan hapishaneler açılıp en iğrenç yaratıklar dışarı çıkmıştı. Sonuç olarak burası Torin için zamanla bir saplantı haline geldi. Gerçekten var olup olmadığını bulmak için deliler gibi uğraştı.

Orayı bulduğunda gördüğü ilk şey büyük kardeş olmuştu. Lilian, ufak tefek ve son derece canlıydı. Oysa küçük kardeşi onun yanında tuhaf bir şekilde sessiz sakin ve daha mattı.

Başta hissettiği şeyin Punk Hazard'a ve orada olanlara karşı hayranlık olduğunu düşünmüştü. Ancak zamanla Lilian'nın varlığı daha güçlü şeylere neden olmaya başlamıştı.

Punk Hazard'ı bulmak için ölüme yakın olmak gerekiyordu. Torin belki de hayatı boyunca hiçbir zaman ölüme bu kadar yakın olmamıştı. Belki de hiçbir zaman ölümü bu kadar arzulamamıştı.

Genç adam, yalpalayarak kanatlarını çırptı. Hiç gücü yoktu. Onu zorla yatırdıkları uykular ona gücünü geri kazandırmamıştı. Sadece kâbus dolu anlara neden olmuşlardı. Her an tekrar ve tekrar Lilian'in ölümünü yaşamak zorunda bırakılmıştı.

Ailesi onun iyiliğini istemişti. Ancak ne yazık ki ona işkence etmek dışında bir şey yapamamışlardı. Bu konuda Konstantinova'ya minnettardı. En azından empati kuracak kadar nazik davranmıştı

Küçük adayı gördüğünde kalbindeki acı ve sızı büyüdü. Yine de oraya gitmekten kendisini alamıyordu. Son bir kere bile olsa, sadece mezarı bile olsa onu görmek istiyordu. Ona veda etmeliydi.

Sudan üç ejderha yükseldi. Ejderhalar hemen önünde durarak ona doğru kükredi. Ancak hiçbiri bir girişimde bulunmadı. Torin, havada asılı durdu ve önündeki ejderhalara baktı. "Sadece ona veda etmek istiyorum, Juvia" dedi.

"Yalan, artık Punk Hazard'ın dostu değil"

Bu sesi tanıyordu. Çok iyi biliyordu. Tüylerini diken diken eden buz gibi sesi defalarca duymuştu. Hemen arkasındaydı ve eğer arkasını dönerse aynı şekilde bakan buz gibi gözleri de görebilirdi.

Ancak arkasına dönmedi. Kendisini onun gözlerine bakacak güçte hissetmiyordu. Derin bir nefes aldı. Kendi perişanlığından nefret ediyordu. "Bana bir kere olsun izin ver" diye yalvardı. Savaşmak istemiyordu. Zaten bu haliyle ona karşı kazanamazdı da. Juvia'nın ne kadar güçlü olduğunu görmüştü. Belki de kendisinden bile daha güçlüydü. "Ondan sonra beni öldürmek istiyorsan sana karşı koymayacağım."

Derin bir sessizlik oldu. Belki de kadın bunu gerçekten düşünüyordu. Ejderhalar bir anda aşağı indi. Genç kadın, hemen önünde belirdi. Mızrağının ucunu erkeğin boğazına dayamıştı.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 2- ÖFKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin