9.BÖLÜM
Hayatımızın bazı dönemlerinde duygularımızı yaşamaya zamanımız olmaz.
Birbirinden bağımsız binlerce şey üst üste gelir ve sizi üzen bir şeye ağlayacakken, sizi mutlu eden şeye haksızlık olacağını düşünüp gülümsersiniz.. ya da tam tersi..O dönemdeydim. Ama beni mutlu eden hiçbir şey bulamıyordum.
Etrafımdakiler o kazada yaşadığım için mutlu olmamı söylüyordu ama orada ölmemin daha iyi olacağını düşünüyordum.Sevdiğim adamın yasını tutarken bir anda geçmişimle yüzleşmemi isteyen gizemli biriyle karşılaşmıştım.
O gün odamdan çıkan not ve doğduğum hastanenin fotoğrafı kafamı iyice karıştırmıştı.
Tehlikede olup olmadığımı bile anlayamıyordum.
Geçmişimle iglili yüzleşmekten korktuğum şeyler vardı ama bunun doğumum ya da doğduğum hastaneyle bir ilgisi yoktu, o kadar eski değildi.
Bu yüzden içimde ki kuşku beni rahat bırakmıyordu, hayatımla ilgili bilmediğim şeyler olması fikri bile beni delirtmeye yeterken bunun gerçek olması bitişim olurdu.Bu sıralar yapmak istediğim tek şey Namjoon'la uzunca konuşmaktı.
Aptal bir aşıktım ama Namjoon'la yapmayı en sevdiğim şey birlikte sinemaya gitmek gibi klasik şeyler değildi. Onunla gündemden sohbet edip her ikimizi de her şeyden uzaklaştırmayı daha çok seviyordum.İki gündür Jimin, her ne kadar reddetsem de odamda ki koltukta uyuyor ve kendince, gece gelecek bir tehlikeden beni koruyordu.
Şimdiyse kendi odasında yatması için, kendimi odaya kilitlemiş ve Jimin'in gitmesini bekliyordum.
"Tanrı aşkına Lucy aç şu kapıyı!"
"Hayır Jimin tek başıma uyuyacağım."
"Ya yine gelirse? O zaman ne yapmayı düşünüyorsun? Sana zarar verirse çekeceğim acıyı tahmin edemiyor musun?"
"Amacı bana zarar vermek değil Jimin. Eğer öyle olsaydı bunun için beklemezdi. Bazı şeyleri anlamamı istiyor."
"Lucy.. aç şu kapıyı. Gerçekten sinirlenmeye başlıyorum."
"Hah? Ciddi misin Jimin?"Sinirle kapının kilidini çevirerek Jimin'in içeri girmesini sağlamıştım.
Günlerdir, konu o kutudan çıkan fotoğraf ve nota gelse hemen sohbeti değiştiriyor ve geçiştiriyordu.
Ben ikizimi çok iyi tanıyordum ve bir şeyler gizlediğinden emindim."Günlerdir beni oyalıyorsun. O fotoğraf ve notu bir tek ben anlamadım zaten. Benden bir şeyler gizliyorsun!"
Bıkkınca nefes verip gözlerini yummuştu.
Günlerdir gözlerime bakarak yalan söylemek onu yormuş olmalıydı."Senden hiçbir şey gizlemiyorum Lucy.. sadece seni korumaya çalışıyorum."
"Hayır Jimin, seni tanıyorum bana yalan söyleme. Sadece o kutunun içindekilerin sana ne hatırlattığını söyle. Yüzünde oluşan endişenin hesabını ver bana."
"Ben sana hesap vermek zorunda değilim!"Yükselen sesi ve ürkütü bakışları irkilmeme neden olmuş, ardından duyduklarım ise sadece kalbimi kırmıştı.
"Haklısın Jimin.. bana hesap vermek zorunda değilsin ama benim hayatımla ilgili olan her ne varsa, ben onu bilmek zorundayım."
"Senin hayatın tabi.. senin aşkın, senin acın! Konuşurken bile hep 'ben' odaklısın. Her şeyi sen bilmek zorundasın! Bazen hırs gözünü öyle kör ediyor ki sana bağırmama aldırmadan öğrenmek istediğin şeyi öğrenmeye çalışıyorsun! Kalbinin kırıldığını söyleyip buradan gitmen, sonra da benim senin gönlünü almam gerekmez mi? Hep böyle olmaz mı Lucy?! Ben senin oyuncağın değil miyim?!"Akan gözyaşlarımın sebebini bilmiyordum.
Son olanlardan sonra sürekli kötü görünerek bencil davrandığımı biliyordum ve bunu yapmamak için onu odamdan atmak istemiştim, daha fazla bencil olmak istememiştim.
Jimin fazla dolu olmalıydı. Bu zamana kadar onu oyuncağım olarak gördüğümü söylüyordu.
Ve en önemlisi kalbimi bilerek kırmıştı, söylediği sözleri öfkeye verip onu affetmeyecektim."Beni bencil yapan ne? Daha fazla uykusuz kalma diye seni odamdan kovmam mı? Yoksa beni rahat bırakmadığın için dürüst olup 'iyi değilim' demem mi? Bunlar mı beni bencil yapıyor?!"
"Hayır-"
"Sen benim kardeşimsin!"Bağırışımla olduğu yerde kalmıştı.
Gözyaşlarımı silmeye çalışarak devam etmiştim."Sen benim diğer yarımsın ve seni oyuncak olarak gördüğümü mü sanıyorsun?! Ben seninle doğdum ve senle yaşadığım tüm yılları hiçe sayarak seni kullandığımı söylüyorsun! Kalbimi kırdın Jimin. Evet senin kendine ait bir hayatın olabilir, tıpkı benim de bir hayatım olduğu gibi. Ama ben kendi hayatımı seninle paylaşıyorsam, sen de beni ilgilendiren bu konuyu benimle paylaşmak zorundasın."
"Seninle hiçbir şey paylaşmayacağım!"Baş parmağımı ona doğru salladım.
"O zaman beni iyi dinle Park Jimin, bu odada ki bencil sensin. Ve evet gönlümü alsan iyi edersin, çünkü bile isteye kalbimi kırdın. Sen gayet aklı başındasın ve sana demek istediklerimi de çok iyi anlıyorsun."
Odamın camının kırılmasıyla tüm dikkattimiz oraya, ardından camı kıran, etrafı kağıtla kaplanmış taşa kaymıştı.
Ben olduğum yerde dikilirken Jimin hızla taşın etrafına sarılmış kağıdı açmaya başlamıştı.
Onun yanına ilerledikten sonra kağıdı okuyabilmiştim.
~Kavganızı, en hararetli yerinde böldüğüm için üzgünüm.. ama Lucy'e söylemek istediklerim var.
Park(!) Lucy.. sevgilinin öldüğü gün ölemediğin için üzülme, bu geceden sonra yaşayacakların bu isteğini misliyle karşılayacak. Artık sen, yaşayan bir ölüsün~Ve hemen ardından çalan telefonda Taehyung'un sesini duymuştuk.
"Jimin, televizyonda Lucy'nin öldüğünü söylüyorlar. Tanrı aşkına tüm bunlar ne demek?!"
Hafta içinde bir bölüm daha gelecek🖤
![](https://img.wattpad.com/cover/184330870-288-k283111.jpg)