8.BÖLÜM
<Flashback>
6 yıl önce...
Açık büfeden akşam yemeğimi almış boş bir masa aramaya başlamıştım.
O sırada karşıdan gelen Namjoon gülümsememe neden olmuştu.
Dün, tüm gün New York'ta gezmiştik ve unutulmaz anılar elde etmiştim.
Burada yaşarken Jimin'le sürekli gittiğimiz Kore restoranına onun da severek gittiğini öprenmiştim, bu da kaderimizin birbirimize yazıldığını düşünmeme sebep oluyordu. Aptal bir aşık olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum.Adımlarımı ona çevirdiğimde, elimde ki tabağa bakıp gülümseyerek tabağı yanımızda bulunan boş masaya bıraktı ve bileğimden tutarak adımlarımızı çıkışa yönlendirdi.
"Hey! Ne yapıyorsun?"
Arkadan ona yetişmeye çalışan bedenimi süzdükten sonra gülümseyerek cevap verdi.
"Bu akşam yemeğini çok daha güzel bir yerde yemeliyiz diye düşündüm, hem yarın sabah geri dönüyoruz."
Yemekler boşa gidecekti.
"Ama ben otelin yemeklerini çok beğenmiştim."
Adımlarını durdurup bana dönmüştü.
"Ciddi misin Lucy?"
Dudaklarımı büzüp kafamı olumlu anlamda salladım.
"Özellikle mezelerinin tadına bakmalısın, harika."
Kafasını iki yana sallayıp belimden tutarak beni yanına çekti ve tekrar yürümemizi sağladı, aynı zamanda söylenmeyi de ihmal etmemişti.
"Tanrım.. benim dediğime bak, onun düşündüğüne bak."
Kaşlarımı çatarak yüzümü ona çevirmiştim.
"Bir şey mi dedin Joon?!"
Anımda kafasını iki yana salladı.
"Hayır.. sadece bu akşamı birlikte geçirmek daha iyi olur diye düşündüm."
Bir şey demeden yürümeye devam etmiştim.
Namjoon haklıydı, onunla akşam yemeği yemek güzeldi ama aklım buranın yemeklerinde kalmıştı, burada da birlikte yiyebilirdik.
Yine de bunu unutmam kısa sürmüştü çünkü otelden çıktığımızda karşımıza duran araba efsaneydi.
Daha güzeli, Namjoon'un binmem için arabanın ön koltuğunu açmış olmasıydı.Tanrım, beni bu akşam neler bekliyordu?
Araba yavaşça hareket etmeye başladığında, gözü sadece yolda olan Namjoon'a çevirmiştim gözlerimi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Kaldığımız otelden daha güzel mezeleri olan bir yere."Kıkırdayarak başımı cama çevirmiştim, anlaşılan söylemeyecekti. Sanırım sabredebilirdim.
Araba Brooklyn köprüsünün görebileceğimiz şekilde ilerlediğinde iç çekmeden edememiştim, burayı çok seviyordum.
Yaşdığımız ev buraya çok yakındı ve neredeyse her gün Jimin'le buraya gelirdik.Namjoon direksiyonu ani bir şekilde köprünün ayaklarında ki çimlere doğru kırdığında, ağzımın kulaklarıma vardığına yemin edebilirdim.
Kısa bir süredir tanışıyor olsakta beni gerçekten tanıyordu.
Arabayı durdurup indiğinde bende vakit kaybetmeden inmiştim.