↳ n i n e t e e n

3.6K 350 199
                                    

"Kola mı istersin Fanta mı?"

Taeyong beni bir saat uzaklıktaki sahil kenarına getirmişti. O zamana kadar arabasında sıcak sıcak oturmaktan olsa gerek dışarının soğuğu inene kadar umursamamıştım. Şimdi kumların üzerine serdiğimiz örtünün üzerinde oturuyorduk. Neyseki battaniye de getirmişti de ikimiz de bir battaniyeyi omuzlarımıza atmış, karşımıza denizi almış bir şekilde otururken çok da üşümüyorduk.

"Kola," dedim ben de Taeyong'un getirdiği yemek kaplarını açarken. Ton balıklı sandviçler, kimchi, salatalık, biraz da erişte vardı. Sandviçlerden birini elime aldım.

Taeyong farklı bir hava yaratmak için getirdiği kadehlere kolaları doldurup birini bana uzattığında kadehin ince kısmından tuttum ve alayla güldüm. "Şaka gibisin."

"Bu sözler bir hanımefendiye hiç yakışmıyor."

"Madam diyecektin galiba," dedim ve ikimiz de gülerek kola dolu kadehlerimizi tokuşturduk. Dalgaların ve martıların seslerine camlar çarpıştığında oluşan tiz bir tın sesi de katıldı. "Bu kolaları neye içiyoruz?"

"Bize?" Taeyong hafifçe gülümseyerek sorduğunda başımı salladım. "Bize. Ve şu seksi ton balıklı sandviçlere."

Kolalarımızdan yudumladıktan sonra kadehi bırakıp sandviçimden bir ısırık aldım. O ise erişteden yemeye başladı.

"Tüm bunları kendin mi hazırladın?"

"Niye? Kötü bir aşçı mıyım?"

"Hâşâ," dedim. Taeyong tanıdığım en iyi aşçıydı. Annemden sonra tabii. "Ama bu kadar kısa sürede yapabilecek misin orası sıkıntı."

"Annem de yardım etti. Söz konusu sen olunca işinden çıkıp bile gelir."

"Ne diyebilirim ki," dedim gülerek. "Kendimi sevdirmeyi biliyorum."

"Evet," dedi Taeyong kolasından yudumlayarak bakışlarını denize çevirirken. "Kendini sevdirmeyi çok iyi biliyorsun."

Kaşlarım çatıldı, midemde bir hareketlilik hissederken ben de denize döndüm. Masmavi, soğuk, beyaz köpüklü denize.

"Bu da ne demek şimdi?"

Taeyong omuzlarını silkti. "Hiç. Sandviçini yesene."

"Beni geçiştirme."

"Seni geçiştirmiyorum."

"Şimdi de konuyu değiştirmeye çalışıyorsun," diyerek ona döndüm. "Bir şey söylemek istiyorsan," dedim ve gözleine baktım. "Söylemenin şimdi tam zamanı."

Taeyong bana baktı. Elindeki kadehi bıraktı, ardından ikimizin sırtını da örten bataniyede bedenini bana döndürdü. "Pekala," dedi. "Ama ne olursa olsun, benden nefret etme."

Güldüm. "Neden senden nefretㅡ"

Taeyong elini sol yanağıma koyup yüzüme yaklaşıp dudaklarını dudaklarımın üzerine hızla kapattığında kalbim durdu.

Sandviçim elimden düştü.

INSTAGRAM ☆ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin