↳ f o u r t e e n

3.5K 352 54
                                    

Kafama koyu yeşil beremi, onun üzerine lacivert hoodiemin kapüşonunu geçirmiş, üzerine de siyah şişme montumu giymiş bir halde fakülte binasından çıkarken gözlerim soğuktan buz tutuyor, nefesim önümde buharlaşıyordu. Bir soğuk kalmıştı başıma zaten dert, o da artık yakamdaydı çok şükür.

"Seo!"

Doyoung koşarak bana gelirken ona yüzümü buruşturarak baktım. "Evet?"

"Hey," diye nefes nefese durdu. "Taeyong seni arıyordu. Telefonunu açmıyormuşsun."

Cebimden telefonumu çıkarıp ekranıma baktım. Cevapsız arama yoktu.

"Aramamış." Ona baktım. "Görüşürüz."

"Hey hey," diyerek elini omzuma koyduğunda kaşlarım çatıldı. Benden ne istiyordu? "Onunla konuş. Tamam mı? Seninle cidden konuşmak istiyor ve açıkçası dırdırlarından bıktım."

Öfkelendiğimi hissederken elini omzumdan ittirdim. "Kendi işine bak. Her şeye burnunu sokmak iyi bir şey değil."

Ardından adımlarımı az öncekinden daha da hızlandırarak ilerledim. Taeyong madem benimle konuşmak istiyordu bunun için haberci baykuşu göndermesine gerek yoktu. Ama korkağın teki olduğu için ayağıma gelip de benimle muhattap olma şerefinde bulunmayacağını da adım gibi biliyordum.

[haberci baykuşu... ah ateş kadehi zamanları...]

INSTAGRAM ☆ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin