Bizim yakışıklı

66 13 56
                                    


   Öyle tanışmıştık ikisiyle. Zaten daha fazla kişi tanıyıp kafa ağrıtmak istemiyordum. Az insan çok huzur demişler ne de olsa.

   Okula her zaman yürüyerek giderim. Yani soğuk olmadığı sürece. Bazen de bilerek soğukta yürümek istediğim zamanlar yürüyerek eve giderdim. Ev ve okul arası fazla uzak değildi ama ben bilerek okul çıkışları uzak olsun diye kendime uzun bir yol bulmuştum ara sokaklardan birinde. Kulaklık kulağımda, tek başına yürümek insanın en huzur bulduğu anlardan biridir.

   Sabah kahvaltı yapmadan ayakkabılarımı giyinip evden çıktım. Yola adımımı atar atmaz kulaklığı kulağıma takıp bir şarkı açtım ve onunla birlikte sessizce söylenmeye başladım.

" Gece mavisi gözlerinde kayboldum bul beni,

"Tüm hata benim" sana bu şarkılar Bu gece duy beni

  Gece mavisi
  Gece mavisi..."

   Birkaç şarkı sonra okul gelmiştim. Kendi katıma çıkıp sınıfa girdim. İlk ders ne bilmiyordum. Kesin edebiyattı ve ben edebiyattan nefret ederim. Hocaya da sinir oluyorum. Kısacası edebiyat benim için bir eziyet...

   Hoca sınıfa girdi. Herkes ayağa kalktı. Ben en arka köşede olduğumdan diğerleri kalkınca belli olmadığım için kalkmamıştım. Herkes yerine oturdu hocanın 'otur' komutu ile. Hoca sırayla yoklama almaya başladığı sıra kafamı sıraya koydum ve adımı söylene kadar gözlerimin kapanmasına engel olmaya çalıştım. Hoca " Melek abla" deyince en kötü bakışımla beraber sıradan kafamı kaldırdım ve hocaya baktım. Bıkkınlıkla " Burda" dedim ve başımı tekrar sıraya koydum. Şimdi uyumaya devam edebilirim diyecektim ki lanet olası o 'kitapları açın' lafını işittim. Omuzumu 'bana ne' dercesine salladım ve kafam sırda, tam uykuya dalacağım sırada hocanın bana " Melek takip et sonra sana okuyacağım."demesiyle sinirle kafamı sıraya iki kez vurdum ve gürültülü bir şekilde çantamdan kitabı çıkarıp sıranın üstüne koydum. Sanki ilk okul beşinci sınıftık. Kafamı biraz yan tarafa yatırıp ön sıradan kaçıncı sayfadan olduklarına baktım. Ardından sayfayı açıp kafamı bir elime yasladım, diğer elime de kalemi alıp kitabı karalamaya başladım. Sadece takip ediyor gibi gözüksem yeterdi.

   Ders sonuna beş dk kalmıştı. Saatime bakıp vaktin geçmesini bekliyordum.  Ama hala bana okutmamıştı. 'Yalanını  seveyim  hoca '  diye bağırasım vardı sınıfın içinde ama bilin bakalım notları vermek kimin elinde. Aradan beni takip ediyor sanmasını sağlıyordum kitaba bakarak. Tabi inanıyorsa ki ben kesin inanmazdım çünkü sınıfın yarıdan çoğu öyle yapıyor. Yoksa takip ettikler falan yok yani 

    Koca bir 80 dk blok dersten sonra kafam allak bullak olmuştu. Başım ağrıyordu. Çantamdan ağrı kesici çıkartım içmek için ama çantamda su olmadığını fark ettim. Kantine inip su almaya erindiğim için hapı direk ağzıma attım ve yuttum. Sanki her zaman su ile mi içiyorum diyerekten.

   Kulaklığı takip müziklerden birini açıp dinlemeye başladım. Zaten ders felsefe olduğu için dinlenecek bir yanı da yoktu. Benim için yani.

   Şarkıda nakarat kısmına gelince tekrar etmeye başladım;

"Dünya güzel bir yer değil, içim acı içim kederli bak yine,

Benim solup giden güzel kokan çiçeklerim var.

Sevda güzel bir şey değil, içi hüzün iki gözünde yalanlar;

İnanıp da sevdiğim diye sarıldığı. bedenler var,

   YA DA YOK!..."

ACI GERÇEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin