Chapter,2

265 28 27
                                    

16 yaşında bir kız çocuğunun sabahları nasıl uyandırılması ya da daha önemlisi, uyandırılmaması gerektiğini birilerinin acilen Maria Hill'e anlatması gerek. Hayattan beklentilerim çok yüksek değil, gerçekten! Beni uyandırmak için sabah reklamlardaki anneleri taklit etmesini falan da istemiyorum.

Dürüst olmak gerekirse bir çocuğu nasıl uyandırırsanız gününü daha verimli geçireceği hakkında bir fikrim yok. Ama bir çocuğun silahla dürtülerek uyandırılmaması gerektiğini bilmek için de bu konuda bir fikrimin olması ihtiyacım yok.

Ve evet, Maria Hill beni her sabah 07.30'da silahla dürterek uyandırıyor. Cumartesi ve pazar bile uyuyamıyorum, uyumayı geçtim insan gibi uyanamıyorum bile.

"Ajan Hill, silahınızı omzumdan çekebilirsiniz."

Silahın omzumdan çekildiğini hissedince kendimi yataktan attım. Ne diyebilirim ki, silahla uyandırıldıktan sonra hayatıma normal devam etmemi beklemiyordunuz herhalde? Ya da bekleyebilirsiniz, şuan karar veremedim. 

Yataktan destek alarak ayağa kalktım. Gözlerimi yarım yamalak olsa da açmayı başardığımda Ajan Hill odadan çıkmıştı bile. Ben de gözlerimi hala tam açamadığım içim sağa sola çarparak lavaboya girdim. Yarım saattin sonunda lavabodan çıkmayı sonunda başarmıştım. İnsanlar lavabodan neden çıkamadığımla ilgili çok fazla soru soruyor ama kimse verdiğim cevabı beğenmiyor. 'Dans ediyorum.' diyorum, inanmıyorlar. Galiba herkes ishal oldum dememi falan bekliyor.

Odama dönüp dolabın içinden ütülü olduğunu gördüğüm ilk tişörtü çıkarıp yatağın üstüne attım, sanırım artık ütülü olduğu belli olmuyor. Üstümdekileri çıkarıp dün yere attığım pantolonu da tişörtün yanına bıraktım ve üstümdekileri çıkardım. Tişörtü giydikten sonra pantolonu elime alıp merdivenlere yürüdüm. Zamandan tasarruf için pantolonunu merdivenlerden inerken giyen tek kişi olmadığıma eminim, mutlaka böyle yapan başkaları da olmalı.

Pantolonun fermuarını çekerken mutfağa girdim. Ajan Hill mutfakta da olmadığına göre gitmiş olmalıydı. Masanın üstündeki kurabiye kavanozu gözüme çarptı, dün yoktu. Omuz silkip kapağını açtım. İçinden bir tane alıp buzdolabından süt çıkardım. Kutunun bu kadar hafif olması normal mi?

Kutunun içindeki sütü mutfak dolabından aldığım bardağa boşalttığımda ancak yarısına kadar doldurabilmiştim.

Kurabiyenin hepsini ağzıma atıp çiğnemeye başladım. Bir dakika, ciddi olamazsın! Hadi ama, ben 16 yaşındayım. Kurabiyenin damağıma yapışmaması gerekiyordu.

Belki yardımı olur diye bardağın içindeki sütün hepsini içtim ama pek bir şey değişmemişti. Mutfaktan çıkmak üzereyken kurabiye kavanozunun yanına bırakılmış notu gördüm. Sonra da okumadan çöpe attım, yazan şeyi cidden merak etmiyordum.

Odama dönüp çantamı yerden aldım ve içindeki her şeyi yatağımın üstüne boşalttım. Kalemliğimi alıp tekrar çantaya attım. Sonra da odanın içinde ders programımı aramaya başladım ama bir süre sonra bundan vazgeçip çantamdan çıkan her şeyi tekrar içine doldurdum. Üstüme kapının arkasında duran ceketlerden birini geçirip cebine telefonumu attım. Çantamı ve anahtarımı alıp merdivenlerden indim. Kapıyı açıp çantayı dışarı fırlattım. Kapıyı kilitleyip çantamı elime aldım.

Sabah evden çıkarken her şey çok normaldi.

Yani gün içinde kesinlikle kötü bir şey olacak.

Ve hayır, ben yanılmam.

𝐅𝐮𝐫𝐲'𝐬 ❁ᵃᵛᵉⁿᵍᵉʳˢWhere stories live. Discover now