Odanın diğer ucunda duran deliye baktım.
"Ne diyorsun sen? Ne dediğinin farkında mısın?"
"Evet," diye fısıldadı komodinin arkasında duran duvar aynasına yaklaşırken. "Beni öldürmeni istiyorum. İsteyerek, kastederek."
Tanrım, ben neye bulaştım? Başkasına düşen kötüler, dünyayı ele geçirmek ister; bana düşen kötü, dünya onu ele geçirsin istiyor. "Neden yapacakmışım bunu? Neden durduk yere birini öldüreyim ki ben?"
Beni duymamış gibi yaparak konuşmaya devam etti, Bayan Deli Tartia.
"240 yıldır bu şatoda tek bir gün bile geçmedi. Ne gündüz oldu, ne de güneş doğdu... Yanan mumlar bir santim bile erimiyor. Kapılar açılmıyor, pencereler kırılmıyor. Hala 19 yaşındayım. Acıkmadım, susamadım. Hatta onların ne olduğunu bile hatırlayamıyorum..."
Komodini açıp içinden kalın bir kitap çıkardı. Kitap da günlüğe benziyordu. Tek farkı, yeşil yerine kahverengi olmasıydı. Bir de... Üzerinde bir şeyler yazmasıydı.
Tartia, ona doğru yaklaşıyor olmama ses çıkarmadı. Elinde tuttuğu deri kitabı daha iyi görebiliyordum artık. Üzerinde yazan şeyi okuduğumda içimden, aniden duraksama isteği geldi.
8 Mayıs 2019
Bugünün tarihi. Çarşamba. Benim odamda oturup günlüğe -şu an saçma gelen- o cümleleri karaladıktan sonra buraya geldiğim günün tarihi.
"Her şeyi bilmeni istiyorum, Dolores. Bu kitaptan başlayayım anlatmaya o zaman... İlk geldiğimde ne olduğunun farkında değildim. Aptal gibi etrafta dolaşıp kaçmanın yolunu arıyordum. Kırıp döktüğüm her ne varsa arkamı döndüğümde onarılıyordu. Yani aslında hiçbir şeye zarar veremiyordum." Elindeki kitabı kucağıma fırlattığında ani bir refleksle yakaladım. Arkasını dönüp yavaşça benden uzaklaşmaya başladı.
"Daha sonra bu kitabı buldum. Ben bulduğumda üzerinde bu yazmıyordu tabi. Geçen günleri ancak bu şekilde takip edebiliyordum çünkü şatoda değişen tek şey o. İçini açtığımda bomboş sayfaları görünce sinirlenmiştim." Yatağına vardığında, hemen bitimine oturarak kollarını geriye doğru yasladı. Yarı yatar vaziyette tavanı izliyordu.
"Yaklaşık 3 yıl boyunca burada olma fikrine alışamadım. Bir süre sonra aklıma sadece şu geldi: Neden ben? Neden buradayım?.. Cevap bulamadığımda başka bir soruya geçtim: Robert nerede? Ona ne oldu?.. Tek düşünebildiğim şey Robert oldu. En ince ayrıntısına kadar onu hatırlamaya çalıştım. Hayal ettim. Eğer bunların hiçbiri başımıza gelmeseydi, nerede olurduk? Nasıl bir hayatımız olurdu, diye düşünmeye başladım."
O konuşurken, parmaklarım arasında duran kitaptaki tarihe baktım. Ne zaman değişecekti acaba? Parmaklarım, yaldızlı çizgilerin üzerinde gezinirken yazı birden kayboldu ama saniyeler içinde geri geldi. Bu sefer başka bir şey yazılıydı: 9 Mayıs 2019. Gün değişmişti.
Kapağı kaldırıp boş sayfalara bakmak istediğimde gördüklerim beklentimin ötesindeydi. Kitabın neredeyse bütün sayfaları yazılarla ve çizimlerle kaplıydı. Kaligrafik el yazısıyla, eski mürekkeple işlenmişti sayfalar. Hızlıca sayfaları gözlerimle yokladığımda, birkaç sayfa haricinde bütün sayfaların dolu olduğunu gördüm.
"Bu kitabın boş olduğunu söylemiştin. Neden yazılar var? Ve neden sadece bu sayfalar boş?" diye sordum Tartia'ya dönerek. O da, duygusuz bir kahkaha ile cevap verdi bana. "Beni dinlersen anlatacağım ama hiç dikkatini bana vermiyorsun. Alınıyorum ama..." Küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzdü.
Yaslandığı yatağından basit bir hareketle doğrulduğunda ben de çokbilmişliğimi konuşturdum.
"Lafı sürekli dolandırıyorsun. Hiç sadede gelmiyorsun. Hem... Seni öldürmem için neden değil bunların hiçbiri. Kendin yapamıyor musun? Madem 240 yıldır buradasın, hiç mi aklına gelmedi? Oradan bakınca katil uşağın gibi mi görünüyorum?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolores'in Günlüğü #wattys2019
Фэнтези*** "Her güzelliğin ödenmesi gereken bir bedeli vardır. İşte tam da bu dönüm noktasında hayatının en büyük hatasıyla tanıştı. O günden sonra hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı." *** Biri, sebebini bilmediği bir yolculukta nedensizl...