Aynadaki kişi bana hiç yabancı gelmiyordu. Sadece ufak tefek (!) farklılıklar vardı. Mesela yüzde sivilcelerden eser yoktu. Saçları ışıl ışıl parlıyordu ama kirden değil, güzelliğinden. Tereddüt ederek ellerimi saçlarıma götürdüğümde aynadaki kişi de hareketi tekrarladı. Sanki pamuktan yapılma bir çarşafı okşuyordum. Ellerim bu sefer yüzüme gittiğinde yanılmadığımı anladım.
Aynanın karşısındaki zayıf, incecik süper model gerçekten bendim.
Aynadaki kişi çirkinliğin tam tersiydi. Çirkinliğin zıt anlamlısı...
Aklımdan geçen cümle dilime işte şu şekilde döküldü: "Ben ne yapacağım bununla?" Gerçekten, 17 yılını çirkin olarak geçiren ben -eğer rüya görmüyorsam ve bu kişi gerçekten bensem- bu dehşet güzelliğimle şimdi ne halt yiyecektim?
Ellerimi yaklaşık beş dakika sonra yüzümden çektiğimde yaptığım ilk hareket yeşil deftere koşmak oldu. Hızlıca elime alıp tekrar ilk sayfayı açtığımda bana ait kelimeleri görünce resmen dumura uğradım. Kendi kendime mi uyduruyorum bunları? Az önceki yazılar nereye kayboldu?
Defteri geri bıraktığımda aniden durdum. Elim, benden izinsiz hareket edip şiddetli bir şekilde güzelim surata çarptığında ben bile şaşırdım. Rüyada olmadığıma kanaat getirdiğimde tekrar aynaya döndüm. Yanağımdaki hafif kızarıklık haricinde hala çok güzel gözüküyordum.
"Dolores! Seni aptal küçük şişko şeytan! Nasıl olur da yarın toplantıya götüreceğim turtayı yersin!? O kapıdan sığmayan koca götünü al da- Aman Allah'ım! Dolores nerede!?" Odama çıkan merdivenleri tırmanırken söylenen sivrisinek aniden odamın kapısını açıp beni gördüğünde cümlesini büyük bir şok ifadesiyle sonlandırmıştı. Kapıya yapışan sülük vücudunun göğsüne şaşkınlıkla yapıştırdığı elini bu sefer ağzına götürdü. "Sen kimsin?" diye sordu vızıldayan sesiyle. "Dolores nerede?"
Bunu utanarak söylüyorum ki, o sivrisinekle aynı şaşkınlığı ben de paylaşıyordum. Sahi, gerçek ben neredeydi ki?
En olmaması gereken ifade olan alaycılıkla birlikte yamuk bir gülümseme fırlattım kapıma yapışan sülüğe. "Bilmem, belki de tam karşında duruyordur, Mathilda?"
Gözleri kayan sivrisinek Mathilda kapımın önüne yığılıverdi.
***
En büyük değişim vücudumdan ziyade sosyal hayatımda olmuştu.
Defteri bulduğum ve şok edici değişimin yaşandığı mucize gün okul haftasının son günü olan cumaydı. Teknik olarak, evden çıksam bile beni tanıyan kimse olmadığı için değişimi fark eden biri yoktu. O yüzden yolda yürürken herkes benim mahalleye yeni taşınan süper-ateşli komşu kızı olduğumu zannetmişti. Bu yüzden gerçek bir tepki çekmemiştim.
Mathilda bana kuşkuyla yaklaşıyordu. Ne zaman kafamı çevirip onu görsem kaşlarını çatmış, ellerini kavuşturmuş biçimde bön bön bana bakarken yakalıyordum: odamda, oturma odasında, verandada, mutfakta ve hatta bir keresinde ben banyodayken. Tuhaf bir kadın olduğunu bildiğimden onu kendi haline bıraktım. Onu gördüğümü anladığında arkasını dönüp gidiyor, kendi kendine konuşmaya ve söylenmeye devam ediyordu zaten.
Her yönüyle işsiz olan üvey babam Paul ise hiç tepki göstermemiş, beni ilk gördüğü zaman da olduğu gibi bir süre dik dik bakmış, sonra omuz silkip kafasını çevirerek her ne bok yiyorsa yemeye devam etmişti. Beni değişmemişim gibi karşılayan tek kişinin Paul olması beni hiç şaşırtmamıştı. Benimle aynı evi paylaştığını bilip bilmediğinden bile emin değildim çünkü.
Hafta sonunu, elimde avucumda ne varsa satıp yeni bir gardırop kurmak için harcamıştım. Yaklaşık 5 beden küçüldüğüm için eski kıyafetlerim bana çarşaf gibi oluyordu. En azından, bu haftayı atlatabilmem için birkaç parça kıyafetim vardı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolores'in Günlüğü #wattys2019
Fantasy*** "Her güzelliğin ödenmesi gereken bir bedeli vardır. İşte tam da bu dönüm noktasında hayatının en büyük hatasıyla tanıştı. O günden sonra hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı." *** Biri, sebebini bilmediği bir yolculukta nedensizl...