Elmax-1

1.3K 36 44
                                    

Max'ten; Şuan bizim evin bahçesinde Eleven'a kaykay yapmayı öğretmiyordum. Aslında sadece denge durmasına yardım ediyordum çünkü bu onun ilk deneyişiydi. Ve kaykayın üstünde düşmemek için hareket ettikçe daha çok dengesini kaybedecekmiş gibi oluyordu ve bu da onu tutmamı zorlaştırıyordu.

"Pekala El, biri ölmeden artık bırakalım." Dediğim zaman zaten kaykay El'in kontrolünden çıkmış, yokuş aşağı ilerlerken biz yere sert bir şekilde düşmüştük. Ve en altta olduğum için eziliyordum. Kalktığımızda ise ikimizde gülmekten kırılıyorduk.

"Eleven, kaykay gitti!" Diyebilmiştim en sonunda kahkahalarımızın arasında. Sonra kalktıp yokuş aşağı koşmaya başladığımızda, kaykay ana caddenin ortasında öylece duruyordu ve her an bir araba üstünden geçip kırabilirdi.

"Lanet olsun. Onu nasıl alacağız? " Diye sorduğumda ise El bana hınzırca bir gülümseme ile baktı. Ve bu gülümsenin tek bir anlamı vardı; Güçleri;Onları kullanacaktı.

Derin bir nefes verip onu onayladığımda, elini havaya kaldırdı ve kaykay bulunduğumuz yöne gelmeye başladı. Ayağıma geldiğinde ise, kaykayı elime aldım ve sonrasınıda eve koşmaya başladık. Koşarken mutluluk ile ona döndüm ve "Güçlerini gerçekten seviyorum! " Dedim.
***
Hazırlıklarımız bittiğinde AVM'ye gitmek için hazırdık ve evden çıktık. Minübüs durağına geldiğimizde eski anılarımız gözlerimizde canlanmıştı. Güzel anılarımız vardı. Kız kıza eğlendiğimiz, ve tuhaf olaylar dizesini sonlandığı zamana dair anılar. Artık herşey tamamiyle normal denilebilirdi. Alışkın olmadığımız bir normallikte.

"Minübüs birazdan gelecektir. Hemen sıkılma. " Dedim, El sıkıntıyla ofladığında. Ve o da bu cümlem üzerine başını salladı. Sonra aklıma gelen komik bir anı ile kahkaha attım. Eleven ise saf saf  'Ne oldu? ' bakışı attı.

"Aklıma harika bir anı geldi de. Nasıl Mike'ın kıçına tekmeyi basmıştın hatırlıyor musun? " Dedikten sonra ikimizde deli gibi gülüyorduk. Ve insanlar bize tuhaf tuhaf bakıyorlardı.

Kısa bir süre sonra beklediğimiz minübüs gelmişti ve biz de anılarımızı tazelemek üzere Alışveriş merkesizne doğru yola çıkmıştık.

Koyu bir sohbet ve gülüşmeler eşiliğinde Starcourt'a varmıştık.

Heyecanla bir davul misali gümbürdeyen kalbimiz ile koşarak içeri daldık. İkimiz de korkulacak şeklide mutluyduk ve hemen Steve'in ve Robin'in çalıştığı dondurmacıya koşmaya başladık. Vardığımızda ve dondurmaları alıp çıktıktan sonra Eleven kar beyazı ve ben ise karadutlu leziz iki dondurma yiyyorduk. Şimdi ise sırada gardrobumuzu yenilemek için bolca kıyafet alma zamanıydı!

Güzel ve çok pahallı kıyafetlerin olmadığı bir mağazaya girdiğimizde beğendiğimiz kıyafetleri alıp denemeye başladık. Ve en son ödeyip çıktığımızda gardroplarımızın bu kıyafetleri alabileceğini umut ettik. Ve biraz daha dolaşıp eğelenerek son minübüse bindikten sonra ikimizde ayrılarak evlerimizin yolunu tuttuk...

Sanırım en uzun bölüm bu oldu ama bu ikilinin arkadaşlığını çok beğeniyorum.  Umarım beğenmişsinizdir.

Seviliyorsunuz! ♥

Kısa Ship Öyküleri (Stranger Things)  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin