YAĞMUR

168 11 8
                                    

Hikayenin başlığını koyarken bana ilham veren Cem Adrian'ın Masalın Son Şarkısı adlı şarkısını dinlemenizi tavsiye ederim. Hikayeyle bağdaştırabildiğim nadir şarkılardan biri. 

Keyifli okumalar...

********                                               

 Pencereden gözüken yağmur her zamanki gibi ruhumu dinlendiriyordu. Zaten hep yağmura karşı bir zaafım olmuştu. Adımın ‘Yağmur’ olmasıyla bir alakası var mıydı bilmiyordum ama bana iyi geldiği tartışmasız bir gerçekti.

Yağmur yağdığı zaman kendimi bir bütün hissederdim, gerçek. Yağmur yağdığı zamanlarda babamdan izin alabildikçe dışarı çıkar tenimin yağmurla kavuşmasına izin verirdim. Öyle zamanlarda, yağmur tümüyle bana has olur, ruhumdaki yaraları iyileştirir, boşlukları kapatırdı.

Fakat şu an tek yapabildiğim camın arkasından yağmura duyduğum hasreti düşünmemeye çalışarak oturmaktı. Ne zaman yağmur yağsa ve ben dışarı çıkamasam zihnim bana bunun bu yıl görebileceğim son yağmur olduğu, ileride kuraklık olup bir daha yağmurun altında ıslanamayacağım ya da ileride yağmurların hepsinin asit yağmurlarına dönüşeceğine dair korkunç öngörüler sunardı. Şu an beynim daha fazla kargaşa ve mutsuzluğu kaldıramayacağından bu düşünceleri kovmaya çalıştım.

Yanımdaki sehpada duran kahveme uzandım böyle zamanlarda ancak iyi bir Türk kahvesi kafamın içinde dolanan dumanları dağıtabilirdi. Bu yaşta Türk kahvesi içmem garipsenebilirdi, garipsenirdi de zaten arkadaşlarım tarafından -eski arkadaşlarım, artık pek arkadaşım olduğu söylenemezdi- her neyse bu düşüncelere boğulmak istemiyordum artık iyiden iyiye canımı acıtıyorlardı.

O yüzden kendimi kulağımdaki müziğe verdim şarkının sözlerine dikkat ettiğimde şarkının umuttan bahsettiğini fark ettim. İşte bu ironikti ben bıkmıştım artık yorulmuştum benim için umut besleyen şarkılardan çok hüzünlü şarkılar vardı ama o şarkılar da ruh halimin daha da kötü olmasına neden olduğundan mümkün olduğunca dinlemezdim.

 İşte böyleydim kendi içimde çelişir kendi kendime kavga eder çözüme ulaşamazdım üstelik bu kavgalarım her zaman sessiz olmazdı kendi kendimle konuşur yine kendime susmasını ya da iyi noktaya temas ettiğini söylerdim. Belki de beni bir akıl hastanesine kapatmalılardı.

Masamın üzerinde duran kitabıma baktım aslında kendimde olsam yağmur kahve ikilisine kitabımı katardım ama şu an kitap okuyamayacak kadar yorgun hissediyordum kendimi. Müzik ve kitap benim için aynı anda var olamazdı ikisinden birine kafamı veremiyordum. Mutlaka ikisinden biri yarım oluyordu.

       Tıklatılan kapının sesiyle düşüncelerimden koptum gelen büyük ihtimalle Huriye Teyzeydi babam çoğunlukla benim odama gelmezdi evimizin bana soğuk gelmesinin nedenlerinden biri de buydu karşı çıkılamaz bazı kurallarımız vardı. Babam bu kurallara annemin öldüğü araba kazasından sonra iki kat hassasiyet göstermeye başlamıştı ve bu gerçekten beni yoruyordu.

“Gelebilirsin” dedim bana bile yabancı gelen konuşmamaktan dolayı boğuklaşmış sesimle. Tahmin ettiğim gibi gelen Huriye Teyzeydi “Haydi kuzum yemek hazır baban sofrada seni bekliyor” dedi neşeli sesiyle.

       “Tamam geliyorum” dedim yüzüme sahte bir tebessüm kondurarak onu üzmek isteyeceğim son şeylerden biriydi. Huriye teyze evimizin yardımcısıydı, bana küçükken o bakıcılık yapmıştı şu anda da evimizin tüm işini yapıyordu Huriye Teyze yaşamımda gerçek bir teyzeye yakın tek karakterdi. Annem ben on bir yaşındayken bir araba kazasında ölmüştü. O öldüğünde babam kendi acısına boğulmuşken bana destek olan yegâne kişi Huriye Teyzeydi. Bu düşüncelere daha fazla dalmamayı umut ederek oturduğum yerden kalktım genellikle annemi düşündüğümde sonu pek iyi bitmiyordu.

ISLANAN MASALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin