Bölüm şarkılarından biri Seether / here and now diğeri medyada. Keyifli okumalar :)
*****
Okula gelirken içimde bugünün çok güzel geçeceğiyle ilgili harika hisler vardı. Belki de iç sesim şom ağızlıydı. Ve eğer ben iç sesimin şom ağızlı olduğunu ön görebilseydim, onun kafasına –eğer kafası varsa- çuval geçirip okyanusa atmak suretiyle boğardım, evet yapardım evet.
Sınıfa girdiğimde Oytun ve Burak’ı birbirine öldürücü bakışlar atarken bulmayı beklemiyordum. Deniz ikisinin arasında bir sıranın masasına oturmuş masa tenisi maçı seyreder gibi kafasını bir Oytun’a bir Burak’a çeviriyordu.
Konunun ne olduğunu anlamak için o tarafa yöneldim Deniz benim geldiğimi görünce geçmeme için ayağa kalktı ona dur işareti yaptıktan sonra çantamı kafasının üzerinden sıraya fırlattım karşılığında alabildiğim tepki onaylamaz bakışlar eşliğinde bir sırıtmaydı. Dikkatimi kavgayı anlamak ve çözmek için Burak ve Oytun’a verdim.
“Niye tüm konular dönüp dolaşıp Burak Yılmaz’a geliyor” dedi Burak bir homurdanma eşliğinde.
Burak Yılmaz’ı kıskanması karşısında kıkırdamama engel olamazken. Oytun’un hislerinin tek taraflı olmadığını da öğrenmiş oldum. Bakışlarındaki yoğunluk hissedilmeyecek gibi değildi.
“Senin Burak Yılmaz’la alıp veremediğin ne?!!” diye bağırdı Oytun konunun nasıl buralara geldiğini bile anlamadığı yüzündeki şaşkın ve üzgün ifadeden anlaşılıyordu.
Burak yumruklarını sıktı tüm kasları gerilmişti. Sürekli şakacı ve rahat olan Burak’ın bu hali beni bile birkaç adım geri gitme arzusuyla doldururken, karşısında gözünü bile kırpmadan duran Oytun’un cesaretine hayran kalmıştım.
Burak arkasını dönüp giderken sinirlerine hakim olmakta zorlandığı her halinden belli oluyordu. Onun gitmesiyle son gücünün de sınırlarına gelmiş gibi gözüken Oytun kendini sırasına attı. Arkasından bakarken gözlerinin dolduğunu buradan bile görebiliyordum ama ağlayacağını sanmıyordum Oytun çok güçlü bir kızdı benim aksime herkesin önünde zayıflığını göstermeyecek kadar güçlü.
Sinirle sırasına otururken şu anda onun yanına gitmemem gerektiğini biliyordum. Teselli konusunda pek iyi sayılmazdım ve ben olsam böyle bir durumda yalnız kalmak isterdim.
Sırama otururken Deniz’le birbirimize gülümsedik şu ortamda pek fazla günaydın muhabbeti yapmanın anlamı yoktu.
Burak diğer derse gelmedi nerede olduğunu merak etsem de Oytun’un endişesini artırmamak için sormadım. Ama diğer ders de gelmeyince Deniz’e küçük bir kağıda yazarak sordum “Burak nerede?”
Deniz yazdığım şeyi okuyup elimden kalemi aldı ellerimizin bir anlık çarpışması nabzımın hızlanmasına neden olurken dikkatimi yazı yazarken kasılan ellerinden yazdığı yazıya çekmeye çalıştım.
“Kafasını dinliyordur”
Rahatlığı karşısında Deniz’e gözlerimi büyütüp onaylamaz bakışlar atarken o omuzlarını umursamazca silkmekle yetindi. Nasıl bu kadar rahat olduğunu sorgulamayacaktım.
Öğle arası Oytun’u sınıfta bırakarak bahçeye çıktık. Onu da çağırmıştık ama kesin bir dille sınıfta kalıp müzik dinlemek istediğini belirtti bana kalırsa Burak’ın geri dönmesini bekliyordu.