merhabaaa :))) öncelikle değinmek istediğim bir yer var ve bunu okumanızı rica ediyorum:)))
hikaye aslında başından beri okuduğunuz gibi okulda geçen bir aşk hikayesi değil ve bunun sinyallerini bu bölümden verdim fakat asıl bomba gelecek bölüm patlayacak :)))) umarım keyif alırsınız ...
*************
Bir hayat felsefem vardı günün sonunda, her şey bitip kafamı dinlemek için yatağıma uzandığımda ve kendime dürüstçe “Bugünü tekrar yaşamak ister miydim?” diye sorduğumda cevabının evet olması gerekirdi. Ama burada oturmuş gün boyunca dur durak bilmeden yaptığım temizlikten sonra geri dönüp baktığımda bugünü tekrar yaşama fikri bana korkunç gözüküyordu.
Okula gitmemiştim çünkü bir hafta babam olmadan yaşadıktan sonra ev gittikçe çıkış kapısının yolu bile bulunamayacak hale gelmişti. Bunda her yere dağılmış cips paketleri kıyafetler kitaplar ve boş DVD kaplarının da etkisi olabilirdi tabi, öyle ya da böyle temizlik yapmaya karar verdim ve bu bugüne kadar aldığım en korkunç karardı neden babam gitti diye Huriye Teyze de gitmek zorundaydı ki?
Akşam saatin yedisiydi ve ben uzun süren böyle bir temizlikten sonra yemek bile yememiş yalnızca yatağıma uzanmış ve boş boş tavana bakmakla yetinmiştim öğlen sipariş ettiğim yemekten dolayı pek aç hissetmiyordum bu yüzden yorgun bedenimden sonra yorgun ruhumu da dinlendirmek için keman çalmaya karar verdim odamın penceresinin önüne oturdum hava çoktan kararmıştı.
Kemanımı elime aldım ve çalmaya başladım keman benim hiç atamadığım çığlıklarımdı, anneme duyduğum tarifsiz özlemin babama olan sevgimin bir yansımasıydı, keman bendim, en içimdeki benim bile var olduğundan bihaber olduğum yalnız çaresiz kişiliğimdi, onun tutunduğu daldı, acılarımı, hasretlerimi, öfkelerimi, aşklarımı, hıncımı gizlediğim belki de gömdüğüm derin kuyumun başında bekleyen her an onları oradan çıkarmaya hazır bekçimdi.
Kendimden geçmiştim yine. Çoğu zaman ne zamandır çaldığımın bile ayırtına varamazdım, dünyadan soyutlanır çevreme karşı duyarsızlaşırdım. Fakat bu defa öyle olmadı keşke olsaydı çünkü o aşağıdan gelen takırtıyı hiç duymamış olmayı isterdim.
Kemanı elimden bıraktım filmlerdeki gibi aşağı inemezdim zaten buna cesaretim de yoktu. Odamın kapısına gittim kilidi bir kez daha çevirdim yeniden bir ses duyduğumda benden beklenmeyecek bir soğukkanlılıkla lambayı kapattım ve telefonumu alarak odadaki banyoya girdim.
Banyonun kapısını da kilitlerken çevremde silah görevi görebilecek bir şeyler aramaya koyuldum ve o an süslü bir kız olmadığım için kendime lanet ettim buradan çıktıktan sonra ilk işim uzun, sivri bir tırnak törpüsü almak olacaktı. En sonunda sol tarafımda yerdeki vazoyu gördüm elime alıp silah gibi tuttum.
Aşağıdan tekrar sesler gelmeye başladı beynimin hatta vücudumun hiçbir tarafından “Belki yalnızca bir hayvan içeri girmiştir” gibi bir teselli sesi gelmedi. Tüm hücrelerim -benim gibi- paronayaklaşmış neler olacağı konusunda korkunç teoriler üretmeye koyulmuşlardı.
Telefonumdan rehbere girdim kimleri arayabileceğim konusunda düşünmeye ihtiyacım vardı şayet içeride gerçekten birileri varsa polisi arayabilirdim ama şu an için bu gözüme pek mantıklı gözükmedi. Babamın arkadaşlarından birkaçının numarası vardı ama onlardan hayır gelmeyeceğini biliyordum.
Yüksek ihtimalle polisi aramamı söyleyecek ya da şaşırmış, endişelenmiş numarası yaptıktan sonra il dışında olduklarını uzun uzun anlatıp af dileyeceklerdi.