Bölüm geç geldiği için üzgünüm. Lanet yazılılar ! hepimizin problemi . keyifli okumalar....
***********
Mutlu olduğumda içim bir şeylere sarılma arzusuyla dolardı. İçim içime sığmaz, çığlık atma gereği duyardım. Şimdi ise hiç tatmadığım bir mutlulukla baş başaydım.
Eğer eski zaman şairlerinden biri olsaydım buna saadet derdim şüphesiz.
Eve vardığımızda Huriye Teyze’nin evde olmadığını görüp küçük çaplı bir şok yaşadım. Bunu gerçekten tahmin edememiştim.
Şimdi gerçekten de Deniz’le yalnızdık bunu fark etmemesini umarak salona geçirdim koca evdi sonuçta evde biri var mı yok mu bilemezdi. Burakların bir an önce gelmesi en iyisi olacaktı.
Televizyonun altındaki DVD kutusunu kendine çekti ve bakmaya başladı ben de bir koltuğa oturarak biraz dinlendim bu sıralar fazla koşturuyordum ve kendime biraz zaman ayırmam gerekiyordu.
“Vay canına” dedi Deniz beklemediğim bir anda “Gerçekten büyük bir Johnny Depp koleksiyonun var, gerçekten!”
Bunun üzerine yüzümde engel olamadığım bir sırıtış belirirken Deniz de bunu fark etti Johnny Depp benim adamımdı. Gerçekten hayrandım o adama yalnızca sürme yakışan tek erkek olması, yaşını asla göstermemesi ve olağanüstü nefes kesici bir karizması olması değildi onu sevmemin nedeni; aynı zamanda bana göre Hollywood’un en başarılı oyuncusuydu.
Başka yıldızlar gibi yakışıklılığını ön plana koymuyordu ya da karizmatikliğini elindeki sahneye yansıttığı sanatıydı her role girebiliyordu, gocunmuyordu, oyunculuğu yaşıyordu.
Deniz dalıp gittiğimi fark etmiş olacak ki “Peki bu konuda bir şey demiyorum çünkü dersem kalkıp beni boğazlayabilecek potansiyele sahipmişsin gibi duruyorsun” dedi şakayla karışık “Evet sahibim” dedim gülerken “Johnny Depp en beğendiğim oyuncular arasındadır hatta ilk sırada”
O sırada kapı çaldı Oytun ve Burak gelmişti onlar içeriye geçince kendimi kesinlikle daha rahat hissettiğim bir gerçekti.
Oturduktan sonra pardon düzeltiyorum el ele oturup birbirlerinin gözlerine aşkla baktıktan sonra “Film mi izliyoruz” dedi Burak daha sonra Oytun onun cümlesini tamamlamak ister gibi “Siz seçin dedi”
Bunların ilişkileri biraz çabuk yaşlansa hepimiz için en sağlıklısı olacaktı sanırım çünkü ciddi anlamda ortamdaki romantiklikten nefes alamıyordum.
Deniz filmleri hunharca karıştırmaya devam ediyordu. En son elinde “Göl Evi” ile bana döndü bense yüzümü buruşturdum
“Bu aşk filmi”
Bana anlamaz şekilde baktı “Ne olmuş kızlar aşk filmini sevmez mi?” hala yüzüm buruşuk bir şekilde konuştum gerçekten aşk filmlerinden pek fazla hoşlanmazdım çok salya sümük ve çok gerçek dışılardı “Hayır yani ben sevmem”
Hala şaşkın bir surat ifadesiyle bana bakarken “Film izlediğim ilk kız değilsin ama aşk filmi izleyelim diye tutturmayan ilk kızsın” gülümsedim o da karşılık verdi ve devam etti “Korku?”
“Hayır korku filmlerinden korkarım ,biliyorum amaç zaten o, ama sonra uyuyamıyorum hatta yerimden kımıldayamıyorum”
Yine şaşkın şaşkın bir süre bana baktıktan sonra –sanırım yine korktuğumu açıkça söylememe şaşırmıştı- ellerini ben karışmıyorum der gibi havaya kaldırırken “Patron sensin” dedi “Zaten filmlerinin hepsini beğendim film zevklerimiz de çok yakın”