Merhaba :)) Bölümün iki şarkısı var , içlerinden birini seçemediğim için buraya birini yazacağım diğeri medyada keyifli okumalar...
(Green Day / Time of your life)
*******
Kalbimden geçenleri içtenlikle söylemeye cesaretim hiçbir zaman olmamıştı. Belki kendime olan güvenim yetersizdi bunun için, belki önüme koyduğum surlar çok yüksekti, belki de kendime bile ancak itiraf edebiliyorken aynını yüksek sesle dile getirme fikri, beni hepten dehşete uğratıyordu.
Öyle ya da böyle içimi dolduran duygular dudaklarımdan çıkış yollarını bulamamışlardı hiç.
Kaç saattir keman çaldığımı bilmiyordum ama sol kolum uyuşmaya yüz tutmuş belim ve boynum ağarmaya başlamıştı. Günlerden pazar olmasıysa işimi kolaylaştırmıyor yalnızca yarın okula gideceğimi düşündükçe daha da içinden çıkılmaz bir bataklığa saplanmama neden oluyordu.
Yine ne varsa atalarımızda vardı demişlerdi ya yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal tam o durumdaydım birinin bana biran önce yardım etmesi gerekiyordu. Acaba Oytun’la mı konuşsaydım? Neden sonra bu fikir gözüme pek de iyi görünmedi.
Şu an ihtiyacım olan Tuna Hoca gibi biriydi ama daha samimi olduğum biri olmalıydı kalkıp da Tuna Hoca’ya Deniz’in bana çıkma teklifi ettiğini anlatacak değildim. Ama düşününce Tuna Hoca o kadar kibar bir adamdı ki beni dinler, kırmazdı tabi ki aklımdan öyle bir şey geçmiyordu ama dinlerdi yani.
Sonunda hiçbir şey yapamayınca günlük yazmaya karar verdim zaten keman çalmak içimdeki sıkıntıyı dağıtamamıştı belki günlük dağıtırdı.
“Günlük,
Biliyorum seni sadece önemli olaylar olduğunda ya da yazmak istediğimde elime aldığım için bana kızgın ve kırgınsın. Ama gerçekten bir sorunum var aslında bu sorunu paylaşacağım tek varlığın sen olması da başlı başına sayfalarca irdelenebilecek bir sorun ama hem senin sayfalarına kıyamam hem asıl problemimden uzaklaşamam.
Deniz bana beni sevdiğini söyledi. Biliyorum tamam biliyorum söylemene gerek yok sen demiştin peki ben şimdi ne yapacağım üstelik bana bunları söylerken içten miydi değil miydi onu bile anlayamadım heyecandan.
Bu berbat bir şey ben de onu seviyorum ama kabul edemem daha onu tanımıyorum bile daha çözmem gereken bir maskenin arkası durumu var tamam belki öyle bir şey yoktur. Ama öyle bir şey yoksa zaten ondan o kadar hoşlandığımı söyleyemeyeceğim çünkü bana maskenin dışı gelen kısımda sığ, kendini beğenmiş biri vardı. Tamam tatlı ama sevgili olmak isteyeceğim kadar değil.
Öte yandan böyle ilişkilere ne kadar karşı olduğumu biliyorsun. Şimdi kalkıp bunu kabul edersem sonradan pişman olacağım. Kabul etmezsem arkadaşlığımız kaybolacak. Tamam gerçekten böyle bakınca bana yardımcı olamayacağını biliyorum yazmak da işe yaramadığına göre gerçekten berbat bir durumun içindeyim.”
Günlük yazmanın işe yaramayacağını tahmin etmem gerekirdi belki de Deniz’i çağırıp onunla konuşmalıydım o gün bana öyle dedikten sonra masadan saçma sapan şeyler mırıldanarak kalkmış arkamdan gelmesine aldırmadan kendimi bir taksiye atmıştım. Telefonumu sessize almış keman çalmaya başlamıştım neredeyse tüm gece boyunca aralıklarla yazı yazmış, keman çalmış –ki babam büyük ihtimalle bir şeyler olduğunu anlamıştı- şimdi durabilmiştim.
Saat neredeyse öğlen birdi ve ben hiç uyumamıştım. Tam bir drama kraliçesiydim!
Telefonuma baktım yedi cevapsız çağrı vardı biri babamdan diğerleri Deniz’dendi büyük ihtimalle babam aynı evde olmamıza rağmen aşağı inmem ve neden üzgün olduğumu anlatmam için aramıştı.