XIII.BÖLÜM

1 1 0
                                    


Bölüm müziği:Zeynep Bastık&Anıl Piyancı- Bırakman doğru mu?


__________________________________________________


  Olduğum yerde şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemez halde kalmıştım. Neden benimle evlenmek istiyordu? Ben ağzım açık, havaya kalkmış kaşlarımla ona bakarken ceketinin cebinden çıkardığı siyah kutuyu açtı. İçinde yüzük vardı. Ve konuştu;

-Arya, benimle evlenir misin?

Ağzımı kapattım ve yutkundum. Ne demeliydim? Kendimi henüz hazır hissetmiyordum 2.bir evliliğe. Üstelik bu evlilik Araf'la olacaksa... Benim verdiğim tepki karşısında konuşmaya devam etti. Bu arada hala yerde dizinin üzerinde duruyordu;

-Arya, kabul etmek zorundasın. Bunu sana karşı bir şey hissettiğim için yapmıyorum. Sadece sahte olarak evleneceğiz.

Şimdi rahatlamıştım. Gözlerimi kaçırdım ve bahçeye, uzak yerlere bakmaya çalıştım. Ama Araf buna izin vermemişti;

-Kabul ediyorsun değil mi?

Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim ve kafamı salladım;

-Aramızda bir şey olmayacağından eminsin değil mi?

Kafasını sallayarak onayladı;

-Kesinlikle olmayacak, sadece iş için yapıyoruz bunu.

derken yüzüğü kutudan çıkarıp parmağıma takıyordu bile. Bu sırada fotoğraflarımızın çekildiğini görmüştüm. Bunlar magazine verilecekti büyük ihtimalle. Gülümsemeye çalıştım. Araf, ayağa kalktığında elimi tuttuğu için bende onunla birlikte ayağa kalkmıştım. İçeri doğru ilerlerken Araf'ın adamları bizim mutlu(!) fotoğraflarımızı çekmeye devam ediyorlardı. Yukarı çıktığımızda bir odanın önüne geldik. İçeri girdiğimizde büyük gri ve rahat koltuklar olduğunu gördüm. İlerleyip oturduk ve Araf konuşmaya başladı;

-Sana neden böyle yaptığımızı açıklamalıyım diye düşünüyorum.

Kafamı salladım. Bunun üzerine devam etti;

-İhale için büyük ilgi çekmeye çalışıyoruz. Biliyorsun, ihaleye bir aydan daha az bir zaman kaldı. Bu sırada bizim düğünümüz olacak. Senin geri dönüşün ve benimle evlenmen de büyük ses getirecek. Bu sırada herkes bizimle sponsor olmaya çalışacak. Ve ihaleyi kazanabilmek için daha büyük bir miktar teklif edebileceğiz. Tabii bu sırada Poyraz'ın yanından ayrılmak zorunda kalacaksın. İstersen benimle şirkette çalışabilirsin ama bunu pek isteyeceğini zannetmiyorum. İhaleye kadar sahte düğün hazırlıklarıyla uğraşacaksın. Gerçekten evleniyormuşuz gibi her şeyin eksiksiz olması gerekiyor.

Kafamı sallayarak onayladım. Mantıklıydı. Kapı çaldığında kimin gelmiş olabileceğini merak ederek o tarafa döndüm. Kapı açıldığında boşuna meraklandığımı anlayarak önüme döndüm. Hizmetçilerden biri kahve getirmişti. Eve girer girmez telefonumu şarja takma imkanı bulmuştum. Gidip onu almalıydım. Hizmetçi kahveleri bırakırken ayaklandım. Araf sorar gözlerle bakarken konuştum;

-Telefonumu alacağım aşağıdan.

-Sen otur, yerini söyle getirsinler.

Hizmetçiye dönüp telefonumun nerede olduğunu söyledim ve oturdum. Sessizlik kaplamıştı ortalığı. Odayı incelemeye başladım. Hiçbir kişisel eşya yoktu. Her evde olabilecek eşyalar vardı. Kısacası evin ruhu yoktu. Araf incelediğimi fark etmiş olacak ki konuştu;

-Beğendin mi burayı?

-Bana o zamanları hatırlattı. Ama evet çok beğendim. 

Güzel gülümsemesini sundu;

-Beğenmene sevindim. Buranın bizim olmasını ister miydin?

diye sorduğunda biraz tereddüt ettim. İsterdim, rahatlatıcı aynı zamanda güzel bir yerdi. İstemezdim, burası bana onu hatırlatıyordu;

-Duraksadın. Eğer istemiyorsan söylemen yeter.

-Hayır, hayır. İsterdim. Sadece aklıma bir şey geldi de.

Mutlu olmuş bir ifadeyle cevap verdi;

-Burayı almak için işlemleri yarın başlatıyorum o zaman.

dediğinde ben istediğim için olduğunu anlamıştım. Beni mutlu etmeye çalışıyormuş gibi hissediyordum. Ama neden böyle bir şey yapsındı ki? Düşüncelerimi kapının açılması böldü. Telefonumu getirmişlerdi. Kafamı sallayarak teşekkür ettim. Hizmetçi çıkıp arkasından kapıyı kapattığında Araf konuşmaya başladı;

-Burayı senin kendi zevklerine göre yerleştirmeni isteyebileceğini düşünüyorum. Ne dersin?

-Aslında sadece ben değil de, birlikte dizayn edebiliriz?

Memnun olmuş yüz ifadesini gördüğümde bu fikrin hoşuna gitmiş olduğunu anlamıştım. Ama sormak istediğim sorular vardı;

-Araf?

-Efendim Arya?

-Sormak istediğim birkaç şey var.

-Tamam, sor.

-Ama kızabileceğinden korkuyorum.

-Tamam, kızmayacağım. Sor artık.

-Yine ben senin tutsağın olacağım, değil mi?

Derin bir nefes aldı ve konuştu;

-Arya, artık böyle düşünmeni istemiyorum. Tamam, zamanında sana zarar vermiş olabilirim ama şuan senin mutlu olmanı istiyorum.

-Ama benim anlamadığım da bu! Beni öldürmek isterken neden bir anda mutlu etmek isteyesin?!

-İşte, onu bende bilmiyorum. Tek bildiğim şey, seni mutlu etmek istediğim.

Güldüm;

-Peki.

Söyleyebileceğim bir şey yoktu. Saate baktığımda geç olduğunu fark ettim. Hem artık uykum da gelmişti. Yeteri kadar da yorulmuştum zaten. Araf'a döndüm;

-Uyuyabilir miyim?

-Tabii ki. Gel odanı göstereyim.

Ayağa kalktığında onu takip ettim. Koridorun biraz ilerisindeydi. Kapıyı açtığımda bu odayı çok sevmiştim. Renkler tam da bana göreydi. Siyah ve gri... Beğendiğimi anlamış olan Araf;

-Biliyordum.

diyerek yumruğunu havaya kaldırdığında kahkahama engel olamadım. Komikti;

-Çözmüşsün beni. 

-E yani.. O kadar izledim seni.

dediğinde yüzümdeki gülümseme yerini şaşkınlığa bıraktığında Araf yanlış bir şeyi ağzından kaçırdığını anlamış olacak ki düzeltmeye çalıştı;

-Yani, şey, uzun süredir birlikte yaşıyoruz. O yüzden öyle dedim yani.

Kafamı salladım inanmış gibi. Ama doğru olmayan şeyler olduğu gerçeğini fark etmiştim. Araf olduğundan ya da bana gösterdiğinden farklı biriydi ama ben bunu ne zaman öğrenecektim?

+Anlamadım Olric.

-Anladınız efendimiz. Anlamaktan korkuyorsunuz sadece.

(Bölüm sonu sözü Oğuz Atay- Tutunamayanlar adlı kitaptan alıntıdır.

OLAY YERİ:KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin