GİTMEYİN!

39 4 1
                                    

       

    "Hayır, hayır. Anne, baba hayır. Gitmeyin. Ne yapıcam ben, kim bana sarı civcivim küçük kızım diyecek. Lütfen, lütfen gitmeyin. "

   Bağırarak, kan yer içerisinde uyanmıştım. Hızlı soluklarım nefesimi tıkıyordu. Büyük, çift kişilik yatağımın yanında duran komidin de ki suyumu aldım ve içtim. Nefes alış verişim biraz olsun düzelmişti.

    Çok kötü bir rüya görmüştüm. Hayır, bu kesinlikle rüya değil. Bu kâbus olabilir sadece. Ben çok fazla rüya gören birisi değilimdir ve genellikle gördüğüm her şey gerçekleşir. İşte, şu anlık en büyük korkum da bu. Ya bu gördüğümde gerçekleşirse? Hayır, nolur böyle bir şey gerçekleşmesin. Ben biterim..

   Yataktan kalktım ve telefondan saati kontrol ettim. 7:30. Okula gitmem için bir buçuk saat vardı daha. Bade'yi arayıp biraz konuşmak ve rüyamı anlatmak istedim ama hanımefendi'nin telefonu duyduğu yoktu. Neyse okulda anlatırım artık. Mutfağa indim. Annemin Egemen için hazırladığı ama her zaman ki gibi Egemen'in yemediği kahvaltıyı mideme ben gömdüm. Bayağı bir doymuştum. Yine Bade'yi aradım okula beraber gitmek için ama yine açmadı.

    Gözlerimi devirdim ve hazırlanmak için yukarıya çıktım. Yaklaşık 15 dakika sonra hazırdım. Aynanın karşısına geçip nasıl göründüğüme baktım. Dar, açık mavi altını katladığım pantolonum ve üstüne geçirdiğim siyah kazağımın da kollarını hafiften katlamıştım ve bu çok hoş duruyordu. Canım halhal takmak istedi ama bot giyecektim.

    Makyaj aynasının karşısına geçip saçlarımı taradım ve belime kadar gelen sarı saçlarımı yukarıdan at kuyruğu yaparak topladım. Yüzüme azıcık fondöten, dudaklarımın renginde pembemsi bir ruj ve son olarak gözlerime rimel sürerek makyajımı tamamladım.
 

  Aynaya bir kez daha baktım. Gözlerimin rengi mavi ile yeşil karışımı bir renkti ve zaten uzun ve şekilli olan kirpiklerime bir de rimel eklenince gözlerim bayağı bayağı güzel olmuştu. Son olarak güllü bir kolye ve yine güllü bir saat taktım. Hafifçe parfüm de sıktıktan sonra artık hazırdım. Üzerime siyah montumu, çantamı ve telefonumu alarak alt kata indim.

   Annem hâlâ uyanmamıştı. Bu yüzden odasına gidip onu öptüm ve sessizce odadan ayrılıp dış kapıya geldim. Hafif topuklu siyah botlarımı ayağıma geçirerek kendimi dışarıya attım. Eskiden olsa şoförümüz beni okula bırakırdı ama şimdi taksiyle gidiyordum. Babam arabamızla bırakabilir ama işe gidiyor ben kendi arabamı kullanamıyorum çünkü ehliyetim yok ve hergün annemi uyandırmak istemiyorum. Ve taksiye tabi ki çok para gidiyor.

   Aslında aileme bilmem kaç bin defa ehliyetimi alana kadar otobüsle veya yürüyerek gidebileceğimi söyledim ama izin alamadım. Maddi olarak şu sıralar sıralar değiliz ve bunu farkındayım ama elimden bir şey gelmiyor. Aslında 18'ime girdiğim için bir iş bulup çalışsam iyi olacak. Sonuçta bundan gocunacak birisi değilim.

   Yine düşüncelerime dalmışken telefonum çalmaya başladı ve tam o sırada taksi de geldi. Önce taksiye binip okulun adresini verdim. Tabi, bu sırada telefon kapandı. Kimin aradığına bakmadan önce saate bir göz attım 10 dakikam kalmıştı.

    Sonrasında kimin aradığına baktım. Bade'ydi. Ama okula yaklaştığım için geri dönmedim.

   Büyük ihtimalle nerede kaldığımı ve neden ısrarla aradığımı soracaktı. Okula gidince konuşabilirdik sonuçta.

                                                                             =========

    Okula geleli bir ders geçmişti ama Bade hala ortalıklarda yoktu. Kaç kere aradığımı hatırlamıyordum bile ama hiçbir aramama cevap vermedi. Şuan teneffüsteyiz ve ben teneffüsümün yarısını Bade'yi aramakla geçirdim. Ama bir türlü bulamadım. Son olarak, yine tuvalete girip baktım ama yoktu. Tam kapıyı açtım çıkacaktım ki telefonum çalmaya başladı.

ACININ GÖZYAŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin