ÇİRKİN ANKA

23 4 0
                                    

    

    Anka Soylu'dan
   
     "Ankacığım, hadi sarı civcivim benim. Uyan artık. Okula geç kalacaksın yoksa." Annemin bilmem kaçıncı seslenişiyle gözlerimi araladım. Annem yatağın ucuna oturmuş bana gülümsüyordu. Uykulu sesimle konuştum.
 
      "Of ya, yine mi okul? Gitmesem?" Annem bu sersemliğime karşı daha da içten gülmeye başladı.
  
     "Aa, Ankacığım. Olmaz öyle şey. Hadi kızım. Kalk artık,hadi birtanem."
   
     Normalde kalkmazdım ama annemin son zamanlarda çok fazla yorulduğunu bildiğim için annemi daha fazla uğraştırmayıp oflayarak yataktan kalktım.
 
      Annem daha yarım saatimin olduğunu ve hazırlanıp kahvaltı yapmak için aşağıya inmemi söyleyerek odamdan çıktı.
  
     Her gün giyecek kıyafet bulmakta zor şeydi. Eğer okulumuzun bir forması olsa bu konu da kafa yormak zorunda kalmazdım.
   
     Artık kış mevsimi geçmişti. Yavaş yavaş ilkbahar'a girmiştik ve havalar bayağı bir ısınmıştı.
  
       Bu yüzden siyah pantolonumun üzerine beyaz üzerinde siyah gül resmi bulunan bir tsihört giydim ve altını bağladım.
 
      Evet havalar ısınmıştı ama bu şekilde dışarıya çıkacak kadar da sıcak değildi. Bu yüzden üzerime yine siyah renk kot ceket giydim. Uzaylı resmi olan bir kolye ve siyah bir saat taktım. Ayakkabı olarak ise yine siyah spor bir ayakkabı tercih ettim.
   
     Son olarak ise pembemsi bir ruj ve rimel sürdüm. Saçlarımı ise düzleştirerek açık bıraktım. Ve son olarak yine siyah renkte üzerinde gül resmi bulunan çantamı da alarak aşağıya indim.

                              === === ===

      Güzelce kahvaltımı yaptım ve anneme sarılarak evden ayrıldım.
 
     Evden çıkmadan önce annemden gizli bir şekilde annemin otobüs kartını almıştım. Çünkü, taksiye para vermek istemiyordum. Ki artık durumumuz da eskisi kadar iyi değildi.
 
     Bade'yle önceden anlaşmış ve otobüs durağında buluşma kararı almıştık. Durağa vardığım zaman Bade'yi beni beklerken buldum.
 
     Aceleyle yanına gittim ve sarıldık.
 
      Kısa bir bekleyişin ardından otobüs geldi ve binerek okula doğru gitmeye başladık.
                       
                                  === === ===

    Güzel bir öğlen molasının ardından gelen edebiyat dersi hiç çekilmiyor. Ki ben edebiyatı zaten sevmem bir de hoca sıkıcı anlatınca hiç çekilmiyor.

   Bade dersin başından beri kafasını sıraya koymuş yatıyordu. Canım iyice sıkılmaya başladığında, çantamdan A4 kağıdı ve resim kalemlerimi çıkardım. Kollarını sıranın, kafasınıysa kollarının üzerine koymuş olan Bade'yi çizmeye karar verdim. Hem kafası da bana doğru dönüktü. Acaba karakalem mi çizsem diye düşünürken daha dersin bitmesine yarım saat olduğunu gördüm ve renkli çizmeye karar verdim.

   Dersin bitmesine 2 dakika kala ben de resmi çizmeyi bitirmiştim. Son kez resme baktım ve tıpkısının aynısı olduğunu gördüm. Beyaz tişörtü ve kapşonlu gri hırkası, kıvırcık at kuyruğu saçları ,güzel olan burnu, kapalı gözleri falan resimdekiyle aynıydı resmen. Bayağı bir güzel olmuştu.

   Daha öncesinde resim kursuna gitmiş, zaten olan yeteneğimi biraz daha geliştirmiştim. Resim çizmek, benim için bir terapi gibiydi. Resim çizince mutlu oluyordum.

   Sonunda zil çalabilmişti. Hoca sınıftan çıkınca derin bir nefes verdim ve Bade'yi uyandırdım. Birlikte önce lavaboya uğradık ardından ise kendimize gelebilmek adına kahve almaya karar verdik ve yemekhaneye indik.

   Yemekhane bayağı bir kalabalıktı. Sıraya girdik ve uzunca bir bekleyişin ardından kahvemizi aldık.

   "Oturacak yer yok galiba. Bahçeye mi çıksak ki?" dedi Bade. Ben de o sırada etrafa göz gezdirdim ve cidden oturacak bir yer olmadığını fark ettim. Sonra Emre'nin bana gel işareti yaptığını gördüm. Bade'yi dürtüp onların masasını gösterdim ve

   "Geçelim mi?" diye sordum.

   "Olur." dedi gözleri ışıldarken. Rüzgarı görünce hemen uykusu geçmişti. Bu ise benim gülmemi sağlamıştı.

   Masa da sadece Poyraz yoktu.

   Emre duvar tarafındaydı, yanındaysa Mete vardı. Mete'nin yanında Çınar oturuyordu. Emre'nin karşısında ise Rüzgar vardı. Poyraz olmadığı içinse Rüzgar'ın yanında bir kişilik boş yer bulunuyordu. Tabi ki oraya Bade oturacak ama tek başına yapabilecek gibi de durmuyor. Gözlerimi devirdikten sonra Bade'yi hafifçe iteleyerek;

   "Sen geç otur Badecim. Ben de sandelye bulup geleyim." dedim.

    "T-tamam. Oturayım." dedi ve utana sıkıla geçip oturdu. Ben de boş bir sandalye bulup Bade'nin yanına oturdum. Böylece Bade Mete'nin ben de Çınar'ın karşısına geçmiş oldum.

   "Eee, kankisler nabersiniz?" diye tüm sevecenliğiyle konuştu Emre.

   Bade kısaca 'iyi' demekle yetindi. Malum Rüzgar'ın yanında uzun cümleler kuramıyordu.

   "Biz iyiyiz Emreciğim. Asıl sen nasılsın? Kız buldun mu?"

   "Ohooo tabikide buldum kızım, kim dayanır ki bu tatlılığa ve yakışıklılığa. Şu tipe bak bi ya." Kendini övmeden olmaz tabi egosu boyundan büyük. Ama hakkını da vermek lazım. Cidden taş gibi çocuk vallaha.

   "Ee kimin kankasısın tabi. Olcak o kadar da." dedim. Emre sırıtarak;

   "Tabi yavrum böyle güzel bi kızın böyle bi kankası olur yani. Ee sen de ne var ne yok."

    "Ah,ne var bilemem ama erkek olmadığı kesin. Her zaman ki gibi işte."

    "A-a yine mi be. Sen erkek siz kaldıkça ben bunalıma giriyorum yav. Ama varya sen de taş gibi hatunsun hee." Gülümsedim. Tam teşekkür edecektim ki benim yerime başkası konuşmaya başladı.

   "Yalan söylemesene oğlum. Çarpılıp kalcan." Bunu söyleyen Çınar'dı ve söylediği an masada bir kahkaha tufanı koptu. Birkaç kişinin bize baktığını fark etmiştim. Ama umursamadım ve başımı tekrar masaya çevirdim. Ulan, Bade bile gülüyordu!

   "Parti kur oy verelim başkan." bunu diyen de Meteydi. Hâlâ gülmeye devam ediyorlardı. Bir süre onlara pis pis baktıktan sonra konuşmaya başladım.

   "Yolon soylomosono oğlom. Çorpolop kolcokson şomdo. Ne kadar da komik değil mi ama.! Ben çok güzelim bir kere. Ayrıca, Bade gülmeyi kes." Dediklerimin üzerine daha fazla güldüler.

   "Ne yapayım kanka. Çınar haklı. Doğru söze ne denir ki?" Ve bir kahkaha daha. Mümkünmüş gibi daha çok gülmeye başladılar.

   Benim Bade'ye şaşkınca bakakaldığım saniyelerin sonunda yanıma bir sandalye konuldu. Kafamı çevirince Poyraz'ı gördüm. Ve nedeni bilinmez bir iki saniyeliğine nefesim kesildi. O sırada Poyraz konuşmak için ağzını aralayınca ise dudaklarına kaydı bakışlarım. Ah, napıyorum ben? Hemen kendimi toparlayıp önüme döndüm. Eş zamanlı olarak konuşmaya başladı.

   "Neye gülüyorsunuz lan? İki dakikalığına gittim, hemen anırmaya başlamışsınız. Ben varken de anca somurtun zaten."

   "Güya benimle dalga geçiyorlar, olamayan akıllarına soktuklarım. Gidiyorum ben ya!" diyip masadan kalktım. Ağız tadıyla kahve bile içirtmediler. Ben kalkınca Emre de zar zor konuşmaya başladı.

   "Tamam kanka. Şaka yaptık ya gel."

   "Hıh, siz gidin kendinize güzel bi kanka bulun."

   "E madem gidiyosun kahveni ben içeyim mi?" dedi Çınar.

   "ZIKKIMLAN!" diyip pardon, bağırıp arkamı döndüm ve sınıfa çıkmaya başladım.

Merhaba. Umarım beğenirsiniz..❤❤

ACININ GÖZYAŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin