~♡~

14 4 1
                                    

#♤×_">$♧>_!♤>]"$">">_♧~×♧"["]"ו••

-[○×]_♤☆+♧×÷"♧×÷♤

♡♤♧♢♡♤♧♢

Canını çok yakmak istemiyordum, hiçbir zaman istememiştim. Ben cansız varlıkların bile zarar görmesinden rahatsız olup vicdan azabı çeken biriydim.

Şimdiyse mükemmel yaratılmış olan bir varlığa, hem de bir masuma zarar veriyordum.

Titreyen sağ elimle bıçağı elimi acıtacak kadar sıkı kavradım. Kolumu kaldırdım ve göğsünün hizasına getirdim. Benden daha uzun olduğundan ancak o kadar kaldırabildim zaten.

"Beni affet, lütfen..." titreyen sesimle neredeyse duyamayacağı fısıltımı dudaklarımdan serbest bıraktığım sırada hıçkırdım. Çoktan yanaklarımdan kaymaya başlayan gözyaşıyla birlikte bıçağı hafifçe tenine batırdım. Acılı sesiyle hafif bir şekilde inlediğinde bu işi hızlıca bitirip daha fazla acı çekmesini önlemek istedim ama gücüm yetmiyordu.

Sol göğsünün üstünde şekillenen papatya, eğer kanla çizilmemiş olsaydı eminim ki çok hoş dururdu.

Ama, kan, papatyayı masum anlamından soyup bu vahşetin timsali haline getirmişti.

Zevk uğruna verilen bu acı, papatyanın yapraklarından süzülen kanla can buluyordu.

Beyaz yapraklar siyaha boyanmış, ve içimdeki kız çocuğu bir kez daha öldürülmüştü.

Bu oyunda çoktan şah mat olmuştum.

Çiçeğin son yaprağını çizdiğimde kurbanın yüzüne baktım.

Şakağında biriken ter damlaları ve yanağına düşmüş birkaç göz yaşı ay ışığında parlıyordu. Gözlerindeki acı, diğerlerininkiler gibi içime işliyordu her saniye. "Nolur, yapma..." diye fısıldadığını duydum.

Boğazımdan yükselen bir hıçkırığı daha bastırmaya uğraşırken gözlerimi kapattım.

"Hadi çiçeğim, devam et." Kelimeleriyle katilimin kulaklarıma dolan uğursuz sesiyle gözlerimi açtım, bir daha hiç açmak istemezken. Özürlerimi fısıldarken tenine papatyalar kazımaya devam ettim.

Kesiklerden sızan kan başımı döndürse de duramazdım. Bu sadece ve sadece katilimin hoşuna gidecek, geride kim varsa canı yanacaktı ama duramazdım.

Çünkü çıkışım kalmaksızın buna mecburdum.

Çizecek yer kalmadığında bıçağı düşürdüm. Ellerim öyle bir titriyordu ki, buraya kadar dayanmış olmaları bir mucizeydi. Kurban gözlerini kapatmış sayıklıyordu, katilim ise her anı kamerayla çekmekle meşguldü.

"Hadi kanatlarını da çiz, özgür olsun. Ama önce yüzüne güzel bir maske takalım." Dedi katilim çok normal bir şey söylüyormuş gibi. Cümle normal görünse de ne istediğini anladığımda hiç de normal olmadığını biliyordum.

Eğilip çok da büyük olmayan bıçağı aldım ve biraz parmak ucumda yükselip yüzüne ulaştım.

Özürlerimi tekrarlamaya devam ederken katilimin istediği gibi maskeyi kazımaya başladım kurbanın yüzüne.

Her seferinde farklı bir şeyler istiyordu fakat ne istediğini, nasıl olması gerektiğini anlamayı öğrenmiştim, bizzat göstermesi sayesinde.

Başını oynatmaya çalışıyordu kurban, ama tutup devam etmeliydim, nitekim öyle de yaptım. Kesiklerin nasıl sızladığını biliyordum, ama yapabileceğim bir şey yoktu.

Bakmasam da, gelmiş yakından, ışığı güzel alacak bir şekilde yaptıklarımı çeken katilimin cani gülümsemesinin yüzünden eksik olmadığını biliyordum.

Maske bitince katilime baktım. Eliyle döndür işareti yapınca nazikçe kurbanı döndürdüm. Göğsü duvara değince daha bir sesli inledi.

İstemsizce geriye bir adım atacağım sırada katilim kemikli eliyle omzumu kavradı ve beni durdurdu. Yutkunarak kendime gelmeye çalıştım ve bahsettiği kanatları çizmeye başladım.

Derin, birbirine paralel iki yaydan ibaretti aslında. Kürek kemiklerinin arasına çizilen bu yaylar, ruhta varolan kanatların çıkabilmesi içinmiş onun mantığına göre. Kanatlar olmazsa olmazıydı, ve küçük azrailinde de olmasını istemişti. O sırada sırtımdaki kabuk bağlamış, dikişli, derin yaraların sızladığını hissettim.

İlk başta sadece ince çizgiler çizdim. Ardından her bir geri dönüşüm daha derindi ve kurban artık acı bağırışlarını ve fısıltılarını saklamıyordu.

Kulaklarımı ve gözlerimi sıkı sıkı kapatmak ve canım çıkana kadar hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum ama yapamıyordum.

Sessiz gözyaşlarım günahlarımla kirlenmiş yüzümü yıkamaya uğraşırken kendime hep sorduğum soruları tekrar tekrar soruyordum:

Ne yapmıştı bana?

Neden sesim çıkmıyordu?

Cevaplar çok basitti aslında, benim içimdeki çocuğu öldürmüştü, kanatlarım olan cümlelerimi kırmıştı.

Ve acı gerçek şuydu ki, bunları bana yaptırmıştı.

Her öldürdüğüm insanla içimdeki çocuk bir kez daha ölmüştü.

Tek bir hamleyle haykırışını kestiğim her insanla kanatlarım tekrar koparılmıştı.

Katilimin yüzüne baktım. Gözlerinde yeterli olduğuna ikna olduğu en ufak bir hareketi görüğüm anda buna bir son verecektim. Kurbanın bağırışlarına, elimin altında titreyen bedeninden akan kana daha fazla dayanamayacaktım.

Ve ikna olduğunu gördüğüm o saniye son ve daha sesli bir şekilde af diledim. Ardından hızla sol kanat izinin sonundan, tam kalbine sapladım bıçağı.

Kurbanın acı dolu sesi birden kayboldu, ve bedeni üstüme düştü.

Bıçağı çıkarıp yere yatırdım cansız bedeni.

Açık gözlerini kapattım ve bıçağı yere bıraktım.

Ellerimdeki kana aldırmadan ellerimle yüzümü gizlediğimde katilimin kemikli elini saçlarımın arasında hissettim.

Omuzlarım hıçkırıklarımda sarsılırken fısıldadı:

"Ve küçük çiçeğim biraz daha büyüdü..."

♡♤♧♢♡♤♧♢

IGNOTUM PER İGNOTİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin