~♧~

20 4 4
                                    

!♧○$_♤>_♧]"[_♧]♧[♤÷÷"ו••

-[○×]_♤☆+♧×÷"♧×÷♤

♡♤♧♢♡♤♧♢

Cebimde titreyen telefonumu elime aldım ve ekrana baktım. Gördüğüm isimle birlikte acı bir gülümseme yüzüme yayılırken hızlıca çağrıyı yanıtladım.

"Efendim?" Dedim kuru ve çatallaşmış sesimle.

'Alo' kelimesinden nefret ediyordu, sadece 'efendim' diyerek açmama izin vardı. Bir kez aksini yaptım diye dudaklarımın kenarlarını jiletle kesmişti.

"Neredesin şu an, çiçeğim?" Dedi fısıltıya çalan bir tonda. Çocuğa konuşur gibi sevimli çıkan ama tehdit ve tehlike kokan sesini duymaktan nefret ediyordum.

"İki sokak geçtikten sonra oradayım." Dedim etrafıma kısa bir göz gezdirirken. Giderek yaklaştığım hedef, beni bir kez daha öldürecekti.

"Güzel, bu akşamki konuğumuz da sabırsızlıkla bekliyor." Dedi sesini biraz daha yükselterek ve çağrıyı sonlandırdı.

Ellerimin buz tutmasını istemediğim için hemen telefonu cebime geri koydum ve kollarımı göğsümde bağdaştırdım.

Cümlesinin sonunda attığı sessiz kahkaha kulaklarımda çınlarken bu duruma nereden sürüklendiğimi anlamaya çalışıyordum.

Oysaki, bir aydır süregelen bu durumu başlatan nedenler barizdi, bir çok kez gözden geçirilmişti.

Onun kurbanlarından biriydim, yani öyle sanıyordum.

Ama o, beni kurban olarak değil de, küçük azraili olarak görmüştü.

Başkalarını öldürmek yerine, ölmeyi o kadar çok istemiş, o kadar çok yalvarmıştım ki karşımdaki bir kaya olsa dilegelir de beni teselli eder, yaptırmayacağını söylerdi.

Fakat aksine yalvarmalarım hoşuna gitmiş, hastalıklı zihni sakladığı tüm piyonları etrafıma dizmişti.

Kardeşim, geleceğim, arkadaşlarım ve sahip olduğum her şeyi aleyhime bir konuma getirmiş ve geriye yaslanıp gülerek beni istediği cevabı söyleme mecburiteyine sokmuştu.

Benimle ilgili hiçbir şey önemli değildi belki ama yakınlarıma zarar vermesine izin vermemeye karar vermiştim.

Zaten her halükarda, her şekilde beni öldürecekti.

Bunu son bir ayda, tarihleri ruhuma kazınan on bir kez büyük bir zevk alarak yapmıştı, daha da yapacaktı.

Ve bu on ikinciydi. 

On ikinci kez bir masumu öldürecektim.

On ikinci kez kendimi öldürecektim.

Kurtulmak için çok yol aramıştım ama her bir kareyi kapmış, beni kapana kıstırmıştı.

Ne beyazlar bir kaçış sağlayabilirdi

Ne de siyahlar.

Tüm piyonlarımı yemişti, yardım edecek kimsem yoktu.

Ben bile bana yardım edemiyordum.

Attığım her bir adım ne olursa olsun beni kaçınılmaz sona sürükleyecekti.

Artık vazgeçmiştim.

Bu düzende dayanabildiğim kadar dayanacaktım. Biricik katilim benden sıkılana kadar bir şekilde devam edecektim.

Buna mecburdum.

Düşünceleri karanlık odalarımdan birine kilitlediğimde neredeyse gelmiş olduğumu farkettim.

Boğazımı acıtacak kadar sert bir şekilde yutkunduğum sırada ikinci katı yeni bitmiş inşaatın üstünde onun gölgesini gördüm.

Başımı eğip adımlarımı hızlandırdım ve gecenin bu saatinde boş olan inşaata daldım. İkinci kata çıkan merdivenleri bulduğumda adımlarım isteksizleşti, ilk basamağa basmış bir şekilde durdum.

Bunu yapmak istemiyordum. Yaptıklarımı, o insanların çığlıklarını, yalvarmalarını, üstüme başıma bulaşan kanlarını ve cansız bedenlerini hatırlamak istemiyordum.

Gözlerime acıyla bakan gözlerini hatırladıkça çıldıracağımı sanıyordum.

Vicdanım öyle sarıyordu ki benliğimi, bir yudum nefesimde boğulacak oluyordum.

Kabullenmeye başlayan tarafım onu sinirlendirmemem gerektiğini hatırlatıp bedenimi harekete geçirdi.

Eğer sinirlenirse, hem benden, hem de benim aracılığımla kurbandan tüm sinirini çıkarmak için elinden, pardon teknik olarak elimden geleni ardına koymazdı.

Kararlı görünen fakat neredeyse dizlerimin bağı çözülecekken attığım adımlarla yanına vardım.

Arkadan bakıldığında, uzun pardüsesiyle ilginç bir adam olduğunu zaten anlaşılıyordu. Kahküllü saç kesimi herhangi bir erkeğe benzemesini sağlıyordu.

Ama o herhangi biri değildi.

Çıkık elmacık kemikleri ve düz burnuyla keskinleşen sert ifadeleri çoğunlukla alaycıydı.

Rengini kestiremediğim gözleri hastalıklı zihnini yansıtır şekilde parlıyordu. Her zaman kusursuz giyinirdi, pahalı bir zevki vardı.

Oldukça zekiydi de. El becerileri, fit vücudu ve üslubuyla tüm insanların dikkatini çekerdi.

Fakat gündüzleyin muhattap olduğu insanların aksine, benim gibi onunla bu vakitlerde görüşenler tüm bu mükemmelliğini gece gibi örten düşünceleri ve eylemlerinden haberdardı.

Gerçi, ben dışında gece ona bulaşanlar sadece bir kez bulaşabiliyordu anladığım kadarıyla.

Hep yaptığım gibi onu tartmayı bırakıp kurbana döndüm.

Yirmili yaşlarında, biraz serseri tipli ama düzgün yüzlü bir çocuktu. Arkasındaki duvara yaslanmış, hatta adeta kendini yapıştırmış, bizi izliyordu. Karanlığın üstüne, bir de yüzüne düşen saçlarının gölgesi bile korku dolu ifadesini gizleyememişti.

Katilim, hep yanında gezdirdiği çantasını omzundan indirdi ve kamerayı çıkardıktan sonra tüm kesici aletleri önüme serdi. Alaycı sırıtışıyla susuyor oluşu her saniye ondan daha fazla ürkmeme neden oluyordu.

Kurbanı izlemeye dayanamıyordum, yardım etmek istiyordum ama herhangi bir şekilde iletişime geçmem yasaktı. Risk almam boşuna giderdi, ikimizin de zararına olurdu. İşi bitip de kamerayı alarak arkama doğru çekilen katilimin komutunu beklerken kurbanın gözlerimdeki çaresizliği görmesini umdum ve titreyen ellerimi yumruk yaptım.

"Hadi küçük azrailim, bu akşamki konuğumuza güzel bir gösteri sunalım." Dedi tane tane dinç ve hoş ama alaylı sesini nefesiyle birlikte kulağıma üflerken.

Birkaç adım sesiyle uzaklaştığını anladım ve eğilip hala titreyen elimle bıçaklardan birini aldım.

"Önce, yüzü gibi güzel olduğunu tahmin ettiğim tenini göster konuğumuzun, üstüne ona yakışır bir imza atalım." İkiletmeden yavaşça kurbana doğru ilerledim. Fısıltı halinde yalvarışını duymamak için kulaklarımı kapatmak istedim ama yapamadım.

Hiçbir zaman yapamamıştım.

İsteksiz adımlarımı sonuna kadar zorladım. Her an dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başlayabilirdim, ama ona uymak zorundaydım.

Başım ağrıdan zonklamaya başlarken kurbanın yanına varmıştım. Yalvarırcasına bakan gözlerine dolu gözlerimle baktım. Bakışları, ne kadar isteksiz olduğumu ama bunun bir işe yarayamayacağını anlamış gibiydi.

Yavaşça üstündeki ceketini çıkardım, itiraz edemedi. Ardından tişörtünü kestim. Üstü çıplak kaldığında dönüp katilime baktım. Bir elinde kamerayla sırıtıyor ve bakışlarıyla devam etmemi söylüyordu. Geri kurbana döndüm.

♡♤♧♢♡♤♧♢

IGNOTUM PER İGNOTİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin