Ionia ormanlarında bahsedilen, Maskeli Şeytan'ın bıraktığı izleri incelerken izlendiğimi farkedip döndüm ve kaşlarımı çattım. Uzun boylu, maskeli bir herif bana bakıyordu. Onu iyice süzünce belindeki silahını tuttuğunu farkettim. Tek hareketimi bekliyor gibiydi. Silahını görmemezlikten gelip yüzüne baktım.
"Bayım, burada tek başınıza ne yapıyorsunuz? Buraya gelmek yasak bilmiyor musunuz?"
"Oh, öyle mi? Neden?"
"Buralarda bir katil dolanıyor, özellikle yabancıysanız kurbanı olabilirsiniz." deyip etrafa bakındım ve ona yaklaştım.
"Yabancıları mı öldürüyor? Neden?"
"Bilmem, yerli öldürdüğünü hiç duymadım. Genelde eski suçluları öldürüyor. Adalet dağıttığını düşünen özenti tiplerden biri olsa gerek..." duraksadım, "Acaba onu destekleyenlerden biri misiniz?"
"Onu destekleyenlerden biri mi?"
"İonia halkı, suçluları öldürdüğü için o katilin tarafını tutuyorlar."
"Hayır, öyle bir katil olduğunu bilmiyordum. O halde sen de buralarda tek başına dolaşmamalısın."
"Ah, ben aslında onun izini sürüyorum, tapınak muhafızıyım." dediğim an maskesinin altından görünen tek gözü parladı, ben de gülümsedim, "Ve onu bulmak üzereyim."
"Lan Kais denen velet! Tek başına uzaklaşma demedik mi?!" diye bağırarak Zed geldi. Asıl abimden daha katı olan üvey abim, Zed. Ailesi olmadığı için babam onu yanına alıp bir muhafız olarak yetiştirmişti ve bizimle büyümüştü. Yanımdaki herifi görünce duraksadı, "Bayım burada olmamalısınız."
"Evet, aynen ben de tam aynılarını söylüyordum." dedim zorla sırıtmaya çalışarak, "Ona şehre kadar eşlik edeceğim."
"Ah tek başıma gidebilirim sorun değil." dedi adam ama Zed onu görmezden gelip gözlerini büyüterek,
"Olmaz bu çok tehlikeli delirdin mi? Seni onunla tek gönderemem, tipi bile şüpheli, yüzünde maske var herifin." dedi. Adam şokla Zed'in suratına eğildi.
"Ben..." deyip bana baktı "Dediğimi duymadı mı?" Tekrar Zed'e döndü, "Tek giderim sorun olmaz."
Zed adamı baştan aşağı süzdü,
"O şeytan seni yakalarsa önce derini yüzüp sonra seni öldürür, tabi o sen değilsen."
Tamam tipi biraz şüpheli olabilirdi.
Ellerinde altın rengi eldivenleri, omuzundaki keskin nişancı şalı ve garip maskesiyle bayağı bir şüpheli olabilirdi ama böyle de söylenmezdi yani.
"Zed, biraz kibar olur musun?"
Zed bana dik dik bakışlarını bana çevirdi.
"Daha ne kadar kibar olabilirim canım? Bu benim en kibar halim."
Göz devirdim.
"Sen Shen'i bul, ben başımın çaresine bakabilirim."
"İyi, ölürsen sorumluluk almam ben bak."
"Eyyh tamam ya tch, cidden." dediğimde başını iki yana sallayıp uzaklaştı. Tekrar göz devirip adama döndüm.
"Masken var diye senden şüphelendi."
Abimin arkasından bakarken sinirli bir ses tonuyla,
"Evet, farkettim zaten. Buradaydım, duydum." diye tısladı ve kıkırdadı. "Zed, adını yazdım kenara thıha"
Duraksadım.
"Ne?"
O da duraksayıp bana baktı.
"Ne? Yok, bişe demedim. Öhöm" deyip önüne döndü. Şehre doğru yürümeye başlayınca ona yetiştim.
"El yapımı değil mi? Sen mi yaptın? Çok güzelmiş."
Biraz duraksayıp maskesinden bahsettiğimi anladı.
"Keskin gözlerin varmış, teşekkür ederim."
Güldüm.
"Garip değil mi? Ninjalar maske takınca ninja oluyor, keskin nişancılar takınca katil." dediğim an durdu ve bana baktı. Ben de ona sırıtarak bakıyordum. Kendini ne zaman ele vereceğini ölçüyordum.
"Çok belli nişancı olduğun. Eldivenlerin, ayakkabıların, hırkan falan."
Maskesi olduğu için yüz ifadesini göremiyordum. Sadece görünen tek gözü şüpheyle bana bakıyordu. Kaşlarımı kaldırdım.
"Bir katile göre çok mu içine kapanıksın yoksa bana mı öyle geliyor?"
Belinden hızla silahı çıkarıp bana doğrulttu.