Onu yavaşça öptüm,
“Teşekkür ederim.”-
Gözlerini büyütmüş bana bakıyordu.
“Az önce sen... az önce...” dedi şokla dudağına dokunup. Yanlış mı yaptım istemedi mi niye öptüm lan diye düşünürken birden beni kendine çekip öptü. Gözlerimi kapatacakken ayrılıp bana baktı, sırıtıyordu. Kendimi kötü hissedip utandım ve geri çekilmeye çalıştım ama izin vermeyip kıkırdadı.
“Kıpkırmızı oldun.”
“Sen kıpkırmızı oldun.” diye tıslayıp elini ittim. Kalkacakken gülüp belimi tuttu,
“Beni öpen sensin, bir de şimdi utanıyor musun?”
“Kes sesini.”
“Az önce beni öptün.”
“Konuşma benle.”
“Madem utanacaksın niye yapıyorsun?”
“Gidiyorum ben.”
Kıkırdayıp elimi sıkıca tuttu.
“Beni neden öptün?”
“Öpmedim, rüya gördün.”
“Buna inanırım, rüya olabilecek kadar güzeldi.” dediğinde ona boş boş baktım. Hala sırıtıyordu “Bundan sonra, bana sürekli teşekkür etmeni sağlayacak şeyler yapacağım.”
Kalbim buna dayanamaz, yapma, don't, hajima çebal.
Başımla onaylarken dudağımı yaladım.
“Biraz dinlen.”
“Benimle dinlen.”
“Haa rüyanda görürsün.” dediğimde kıkırdadı.
"En azından denedim."
“Hadi iyi geceler.”
“İyi geceler.”
-
“Nereye gideceksin?”
“Tha, sen beni aptal mı sandın? Bana şüphelendiğin kişiden bahsetmedin. İlk sen söyle.”
“Hafızan muazzam, gerçekten.”
“Muazzamımdır.” dediğimde kıkırdayıp derin bir nefes verdi.
“Şüphelendiğim kişi... Zed.”
Kulaklarım çınlarken gözlerimi büyüttüm. Bütün kanıtlar gözümün önüne geliyordu, neden daha önce düşünmemiştim? Ondan başka kim olabilirdi ? Neden kanıtları görmezden gelmiştim? Ayaklarımın bağı çözülüyordu. Sendelediğimde Jhin belimden tuttu, “Kais?”
Elimle susmasını işaret edip geri çekildim ve etrafa bakınıp yutkundum.
“Ah söylememeliydim. Kais, emin değilim. Sadece şüpheleniyorum.”
Gözlerim yanıyordu, ağlayacağımı farkedim gülümsedim ve fısıldadım “Zed.” Sesim titrek çıkmıştı. İstemsizce sesli bir şekilde kıkırdadım. “Kais?” dedi Jhin endişeyle, başımla onaylayıp,
“Fardin ormanında, ormanın ruhuyla beslenen kara büyü varmış. Vastayalılar gölge suikastçı olduğunu söylemişler... Neden Zed olduğunu aklıma getiremedim? Biliyordum. Kitabı çalacağını öngörmüştüm. Ona engel olabilirdim... Neredeydim?” deyip kaşlarımı çattım. Hatırlamaya çalıştıkça başım ağrıyordu nefes alış verişimde zorlanmaya başladım. Acı çekiyordum.
“Karma'nın yanındaydım? Hayır... Karmayla hiç büyü toplamaya gitmedim... Gittim mi?”
Jhin kollarımı tuttu.
“Kais, sakin ol. Nefesini yavaşça ver.”
Ona bakıp dediğini yapmaya çalıştım. Başım ağrıyordu. Gözlerimi sıkıca kapadım, bana sarıldı. Geri çekildiğimde yüzüme baktı.
“Fardine tek giderim.” dedi. Gözlerimi büyüttüm.
“Sen farkında olamadan seni öldürür.”
“Bak sen beni çok hafife alıyorsun ha. Eserlerimin değeri, er yada geç anlaşılacak!”
“Birlikte gidelim. Sen uzaktan gölgelerini oyalarken ben içeri sızarım.”
“Zed'in yanına, tek mi gireceksin?”
Yutkundum.
“Sormak istediğim şeyler var, gitmemem konusunda boşuna dil dökme, Jhin. Lütfen.”
“Gölgelerinin işini çabucak halledip yanına gelirim.”
Kaşlarımı kaldırdım, o da gülümsedi.
“Bak, ben seni hafife almıyorum. Sen de beni hafife almazsan sevinirim canım.” dediğinde ben de gülümseyip yanağını öptüm. Şokla bana baktı “Bir daha yapsana.”
“Olmaz o anın şeyiydi.”
Kaşlarını kaldırdı,
“Sen de beni hafife almazsan sevinirim canım?” diye tekrarladığında kıkırdayıp gene öptüm.-
Ölü orman, Fardin'e girdiğimizde bile o şeytani varlık hissediliyordu. Önceden perilerin dolaştığı orman çürümüş, tek dolaşan yaratıklar böceklerdi. Jhin'e baktığımda başıyla onaylayıp bana cesaret verdi. Yutkunup ilerleyecekken, hızla yaklaşan kana susamışlık duygusunu hissedip gözlerimi büyüttüm. Ne taraftan geliyordu? Çözemiyordum ama çok hızlıydı.
"Kais? Ne oldu?" dedi Jhin. Ona baktım.
"Darkin... Darkin hissediyorum." dememle ormanda kahkaha sesi yankılandı,
"Ustam Zed'in selamı var!"
:) hehe