Akalinin omuzumdaki kolları gevşeyince yere düştüğünü duyup gözlerimi büyüttüm ve Jhine baktım, reverans yaptı,
“Önemli değil.”"A...Akali?"
-
“Sen…Ne... ne yaptın?”
“Hayatını kurtardım?”
“Beni vurabilirdin.”
“Ne yazık ki, çok iyi nişancıyım.”
“Hareket etseydim?”
“Benim için daha iyi olmaz mıydı?”
“Ne?”
“Ne?”
“Onu ne yapacağız?”
“Neyi? Oh o mu? Kalsın burda ne olacak ki?”
“Cesedi burada mı bırakacaksın?" Dediğimde kıkırdadı.
“Hayır hayır bu kurşun…” deyip beni süzdü, “Bekle cesede bakamıyor musun?”
“Hayır, az önce gözlerinin içine bakıp konuştuğum birinin cesedine bakamam. Onu ne yapacağız?”
“Bize saldırdığını söyleriz.”
“Olmaz. Biz ne olursa olsun öldürmeyiz.”
“Onu sanat eserime çevireyim?”
“Suç ortağın olmayacağım!”
“Oldun bile.”
“Ben yapmadım! Sen yaptın!”
“Beni kodese sokturmayan sensin.”
Etrafa baktım,
“Ne yapacağız?”
“Gömelim?”
“Zaten kimsesi yok.”
“Daha iyi ya?”
“Onu hastaneye götüreceğim.”
“Hayır, onu alnından vurdum.”
“Neden?!”
“Bilmem, alışkanlık.”
Oflayıp korkuyla ona tekrar baktım.
“Ne yapacağız?”
Göz devirip yanıma geldiğinde irkildim,
“Ne? Napıyorsun? Ne?”“Bak.”
“Olmaz.”
“Bak!”
“Hayır!”
“Ah cidden.” diye inleyip beni çevirdi ama gözlerimi sıkıca kapadım, “Onu sadece bayılttım yarım saate ayılır.” dediğinde gözlerimi açtım eğilip yerden bişe aldı ve gözümün önüne getirdi.
“Zehirli ok.”
“Yani.. Ölmedi mi?”
“Hayır.”
Derin bir nefes verip alnımı sildim.
“Neden başından söylemedin?” dedim rahatlarken. Kaslarım gevşemişti resmen.
“Eğlendim çünkü ehehe.”
“Eheheymiş. Gülüyor musun?”
“Güldüm, evet.”
“Sinir bozucusun."
--
"Kais. Nerde kaldınız?” dedi Zed endişeyle.