02

61 17 0
                                    

"Bir katile göre çok mu içine kapanıksın yoksa bana mı öyle geliyor?" 
Belinden hızla silahı çıkarıp bana doğrulttu

Eline tekme atıp silahını düşürdüm, diğer elini cebine atacakken ona vurup yere devirdim. Altımdan yuvarlanıp kalkacağı sırada üzerine atlayıp ellerini tuttum. Kıkırdadı.

"Bu durum hoşuma gitti."

"Seni tutuklamayacağım. Üstünden kalktığım zaman, silahlarını çıkarmadan git."

"Ne?"

"Zed ve Shen seni yakalarsa öldürecekler. İonia'dan git." diye tıslarken hızla kalkıp ondan uzaklaştım. O da ayağa kalktı ve duraksadı.

"Ha? Sanki kaçmana izin mi vereceğim? Seni sanat eserlerimden birine çevireceğim." dedi gülerek ve cebindeki silahı tekmeleyip eline aldı. Ateş ettiğinde kendimi yere atıp ben tekrar nefes alamadan ateş etti. Yuvarlanıp silahı tuttum ve ona tekme attım.

"Laftan anlamıyor musun sen be? Geliyorlar git!"

"Neden beni salıyorsun?"

"Nedeni mi var be adam? Kaçsana artık tutuklayacaklar seni!"

"Yoo gitmiyorum, tutuklasınlar."

"Hasta mısın? Seni öldürecekler!"

Kollarını birleştirip burnunu havaya dikti,
"Sanat ölümsüzdür."

Kaşlarımı kaldırdım.

"Hastasın sen."

"Kais!" diye bağırıp Shen bana atlayınca Zed de maskeli herife atladı.

Ne yapsam? Ne desem?

"Dur Zed! O değil, bize birisi saldırı ama uzaktan, onu göremedik." deyip yutkundum. Zed adama bakıp onu bıraktı ve önden yürüdü. Shen beni süzdü

"Geç olmadan dönelim şehire, sen iyi misin kardeşim?"

Onu başımla onayladığımda saçımı karıştırdı.

"Tek uzaklaşma demiştim sana. Çok korkuttun beni."

Gözlerimi kaçırıp mırıldandım,
"Özür dilerim"

"O piçi bulup geberteceğim." diye Zed hırlayıp geriye dönünce Shen ona baktı.

"Bekle şimdilik dönelim, geç oldu" dedi ama Zed arkasını bile dönmeden "Kes sesini. Kais'i tapınağa götür." diye tısladı. Ona kaşlarımı çattım. Çok kaba davranıyordu. Öz abime böyle davranmasına katlanamıyordum. Önceden böyle birisi değildi. Maskeli Şeytan o kadar kötü şeyler yapmıştı ki, saygısı ve zekasıyla tanınan Zed, it olup çıkmıştı.

“Tek gidemezsin Zed.” diyerek Shen onu tekrar uyardı. Bu sefer ben göz devirdim.

“Abi, bırak gitsin.” deyip derin bir nefes verdim. Sonuçta Maskeli Şeytan yanımızdaydı. Ona baktığımda göz kırptı.

“Bayan bu gece bana eşlik edebilir misiniz?”

Shen ve ben aynanda durup “Ne?” diye tısladığımızda kıkırdadı. Bir de utanmadan kıkırdıyordu.

“Ah. Güldüğüm için kusuruma bakmayın, O katil bizi gördü. Tek kaldığımda beni yakalarsa ne yapacağım? Çok korkuyorum.”

Ona iğrenerek baktım. Kendini zeki falan sanıyor olmalıydı.

Shen de kıkırdadı,
“Ah haklısınız o halde bizimle tapınağa gelin? Hm?”

“NE? HAYIR!” diye bağırdığım. Shen bana kaşlarını çatınca bağırdığımı farkedip, ne zaman büyüttüğümü bilmediğim gözlerimi kıstım. “Yani… öhöm yani tapınağa gelemez abi.”

“Neden?”

“Aynen, neden?” dedi maskeli. Ona ters ters baktım. Kesin o maskesinin altından gülüyordu.

“Çünkü…Zed! Evet Zed, ondan nefret etti.”

“Zed herkesten nefret ediyor.”

Duraksadım. Doğru söylüyordu.

Ne desem? Ne desem?

Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım.

Yutkunup boynumdan çıkarmadığım, muhafız ve keşişin çocuğu olduğumu belli eden şalımı düzelttim.

Hah!

“Hadi katil bizi takip ederse?”

Bula bula bunu mu buldun Kais gerçekten mi?

“Daha iyi ya, yakalarız işte.”

“Aynen.” dedi maskeli “Yakalarsınız işte.”

Şerefsiz bir de dalga geçiyordu.

Y/n: Bahsedilen şalı sadece Shen ve Kais takıyor. Onun haricinde şal takan karakterim var ama bunların taktıkları soy adı misali, keşişin çocukları farklı bir şal takıyor.

Maskeli ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin