14. Bölüm

231 11 0
                                    

                  

''Alpha,'' diye yavaşça içimden geçirdim ve birden gözlerimin önüne büyük Sitan gezegeninin hologramı yansıdı. Hemen ardından kuş bakışı olarak gezegene hızla yaklaşmaya başladım. Bu nasıl oluyordu? Sitan hakkında bilgi edinmek istediğimde sistem iptal edilmişti ve bir şey daha fazlasına izin vermemişti.

Gezegene yaklaştıkça büyük bir kıta parçası gözümde daha da ayrıntılı görünmeye başladı. Alpha adı verilen bölge gördüğüm kadarıyla basit bir çölden ibaretti. Çölün ortasındaysa büyük bir uzay üssü vardı, terk edilmiş görünüyordu. Daha fazlasını öğrenmek istercesine görüntüyü parmağımla yana kaydırdığımda sistem tekrar iptal edildi ve hologram bir anda yok oluverdi. Tanrı aşkına, neler oluyordu?

Sisteme giriş engellendi.

Dijital yazı sadece birkaç saniye görünüp yok oldu. Hiçbir şey anlamıyordum.

''Felicia, iki aracı tek kokpitten kontrol etmek o kadar da kolay sayılmaz,'' diye söylendi Bay Hall, A7 ve A8 araçları birleştirilmiş olmalıydı.

''Ah,'' ona başımı sallayarak kontrol kolunu kavradım. ''Anladım, özür dilerim.'' Pekala, tam beş gün öteye zamanda yolculuk yapmıştım ve şimdi kendime gelmem gerekiyordu. Bu aracı şu lanet gezegene indirmeliydim.

İnişe geçmek için degradasyon butonunu aktifleştirdim ve inişi gerçekleştirmek için aracı otomatik pilota aldım. Araçlar gezegene sarsıntıyla giriş yaptığında aynı zamanda vücudumdan sanki tuhaf bir elektrik akımının geçtiğini hissettim.

Kaşlarım çatıldı. Ozon tabakasında tuhaf bir şeyler vardı.

''Anons yap, Felix,'' diye mırıldandım sessizce, kendimi güvende hissetmiyordum. Ters giden bir şeyler vardı. ''Birazdan yeni gezegenimize iniş yapacağız.''

Felix başını sallayarak mikrofonu aktif hale getirdi. ''Merhaba. Yardımcı pilot, Felix Hall konuşuyor. Gezegene iniş yapmak üzereyiz, lütfen yerlerinizden ayrılmayınız.'' Mikrofonu kapattı ve yavaşça bana döndü.

''342. Dosya, Yankılıvadi Galaksisi Projesi burada kapanıyor. İniş yaptığımızda neler olacağını bilmiyorum, Felicia. Taş devrine geri mi döneceğiz? Hayatta kalmak için sığınaklar mı inşa edeceğiz?''

Orada terk edilmiş bir üs görmüştüm. Farklı bir yaşam olduğunu biliyordum. Evrende yalnız değildik ve her şeyin bir var olma sebebi vardı. Uzay sonsuzsa yaşayan tek ırk biz olamazdık. O kadar değerli değildik. ''Göreceğiz.''

***

Aracı Bay Hall'un da yardımıyla sakince üsse indirmeyi başarır başarmaz rahat bir derin nefes aldım. Aurora büyük çölü aydınlatıyor ve etrafı ısıtıyordu. Aurora sistemine ve bulunduğumuz koordinatlara göre, saat 08.24'tü. Zamanı hesaplamaktan yorulmuştum ama kaybetmek için fazla değerli bir şeydi.

''Kaptan pilot Felicia Lynn konuşuyor. Gezegene iniş yapmış bulunmaktayız, birazdan kapılar açılacaktır,'' diye haber verdikten sonra hologram hattından diğer araca bağlandım.

''Bay Bullock?''

''Bayan Lynn,'' geri cevap kısa sürede geldi. ''Her şey yolunda, değil mi?''

''Evet, her şey yolunda,'' camın ardından ufku seyrettim. Çöl yapayalnız kalmış gibiydi.

''Bu koca çölün ortasında terk edilmiş bir uzay üssünün olması oldukça tuhaf,'' diye mırıldandı kendi kendine. ''Sanki gelmemiz bekleniyormuş gibi.''

''Senden bir şey rica edeceğim,'' diyerek konuyu değiştirdim. Güvende hissetmediğim bu koca gezegende nelerin olduğunu öğrenmek için henüz düşünmek istemiyordum. ''Kapılar açıldığında Bayan Roberts'la birlikte iki aracı paylaşarak insanlara rehberlik etmeni istiyorum. İlk çıkışı ben yapacağım, güvenliği kontrol etmem gerekiyor.''

''Anlaşıldı. Onay verdiğinizde çıkışı başlatacağım.''

Hologram hattından ayrıldım ve yavaşça ayağa kalktım. Üzerimdeki astronot giysisi ağırlaşmıştı, bu yüzden önce bu koca çuval parçasından kurtulmam gerekti. Rahat bir nefes aldım ve Bay Hall'a döndüm. Ağzımı konuşmak için açacağım sırada gözüm Bay Hall'un oturduğu kokpit koltuğunun arkasına kaydı. Bay Hills'in cansız bedeni arkada duran küçük metal koltuğa bağlanmıştı.

''Onun için bir anma töreni hazırlamalıyız,'' diye mırıldandım. Küçük bir oğlu vardı ve artık tamamen yetim kalmıştı. Onu bulmalıydım. Kendimi suçlu hissediyordum. ''Fakat önce benimle güvenlik için ilk çıkışı yapmanı istiyorum, Felix.''

Bay Hall ile A7 aracının kokpitinden ayrıldıktan sonra uzun bir koridoru geçtik ve aracın acil çıkış kapısının önüne geldik.

Bay Hall çıkış kapısının sisteme giriş kodunu girdi ve metal kapıyı kendine doğru çekip yukarı doğru kaydırdı. Kapı eşiğinin solunda duran kırmızı butona bastığımda zemindeki mekanizmadan çıkan merdiven basamakları teker teker aşağıya inmeye başlamıştı. Adım atmadan önce büyük çölü kısa bir süre seyrettim. ''Bu biraz korkutucu,'' diye mırıldandı Bay Hall bakışları büyük çölün ötesinde gezinirken. ''Aldığım oksijenin bile farklı olduğunu hissedebiliyorum.''

Belli belirsiz başımı sallayarak onu onayladım. Etrafta tehdit edici hiçbir şey yoktu. Bomboş bir çölde, terk edilmiş bir uzay üssündeydik. Düşünmeden dışarıya doğru adım atmaya başladım. Bay Hall beni ardımdan takip etti.

Merdiven basamakları sonlandığında uzay üssünün zeminine ayak bastım. Yaşama dair hiçbir şey yoktu. Etraf öyle sakindi ki rüzgar bile esmiyordu. Öyleyse bu uzay üssü burada ne arıyordu?

Başımın içinde tuhaf bir ağrı hissettim. Kaşlarım istemsizce çatıldı. Bu şeyin bittiğini sanıyordum fakat tam o sırada parlak gökyüzüne tanıdık bir hologram yansıyıverdi. Bu, patlama günü havaya yansıyan hologramda gördüğüm sarışın kadındı. ''Başaracağınızı biliyordum,'' dedi tiz ve metalik bir sesle. ''Koşulsuz yardım. Evren tehlikede.''

Hologram yok olduğunda kadının tiz ve metalik sesi kulağımda çınlamaya devam ediyordu. Koşulsuz yardım. Evren tehlikede. ''Bu kadın kim?'' deyiverdim daha fazla dayanamayarak.

''Hangi kadın?'' diyerek kaşlarını çattı Bay Hall.

''Az önce hologramı havaya yansıyan kadın. Görmedin mi?'' Kafam karışıyordu.

Bay Hall gülümsedi. ''Çok yoruldun, Felicia. Sanırım biraz dinlenmelisin.''

Hayır. Başından beri o kadını sadece ben görüyordum.

🌌Yankılıvadi Galaksisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin