Yorumlarınızı bekliyorum .
Dizlerimi karnıma doğru çekmiş, sahilde ağlıyordum. Kendi başımaydım, yıldızları ve hırçınca sahile çarpan dalgaların seslerini saymazsak. Draco'nun aptallığı ve aylardır içimde bastırdığım duygular bir volkan misali patlayıvermişti.
Ellerimin tersiyle yanaklarımı sildikten sonra derin ve titrek bir nefes aldım. İçime çektiğim bu hava ciğerlerimi ateşe veriyor gibiydi. Kalbim sıkışıyordu. Draco'ya karşı hissettiğim nefret, öfke o kadar büyüktü ki. Hissettiğim sinirden dolayı dişlerimi birbirine bastırarak tuhaf bir ses çıkardım.
"Salak şey!" diye bağırdım denize doğru. Boğazım acımıştı.
"Ben mi?"
Duyduğum sesle irkilerek arkama döndüm. Tanrım, neden?
Draco elleri cebinde yanına kadar yürüdükten sonra serin kumsala oturdu. Yüzümü diğer tarafa doğru çevirdim. Kızarık gözlerimi ve ağlamaktan şişen dudaklarımı görmesini istemiyordum.
"Bir sorun mu var?" dedi meraklı bir ses tonunda.
"Yok." diye mırıldandım ona bakmadan.
"Sesini duydum da, yürüyüş yapıyordum. Sesin pek sorun yokmuş gibi gelmiyordu."
Draco ısrarcıydı. Ama ona zayıf anımı göstermek bile istemiyordum. Onun karşısında tehlike anında dikenlerini dikmiş bir kirpiden farkım yoktu. Ve şimdi annesini kaybetmiş sevgiye muhtaç yavru kediden bir farkım yoktu. Onun sevgisini de istemiyordum. Ama nedensizce buna ihtiyaç duyuyordum. Tanrım? Biraz önce ben ne dedim!
"Hey!" Draco çenemden tuttuğunda başımı kendisine doğru çevirdi. Yüzüne bakamıyordum. Ama ona karşı mahcup hissettiğimden değil. Zayıflığımı gördüğü için.
"Seni bu kadar üzüp, gecenin bu saatinde yalnız başında ağlamanı sağlayan şey ne?" diye sordu patavatsızca.
Sensin!
Diyemedim.
"Bazı aptal insanlarla uğraşmak beni yıpratıyor. Katlanamıyorum artık." Derince bir nefes alıp verdikten sonra başımı yukarı kaldırarak Draco'nun gözlerine baktım. Mavi gözleri pervasızca üzerimde dolanıyordu.
Ellerini yanaklarıma koyduğu anda tenim alev almış gibiydi. Ne yapmaya çalışıyorsun be çocuk.
Başparmakları ile gözlerimin altındaki ıslaklığı silerken, gözlerini gözlerime kilitledi. "Her şey geçecek merak etme." diye mırıldandı.
Bense hipnoz olmuştum. Parmaklarının yüzümde bıraktığı his uykumu getiriyordu. Gülümsediğini fark ettiğimde kaşlarım çatıldı.
"Komik olan ne?" dedim hala kaşlarım çatılı bir şekilde. Draco ise ellerini yüzümden çekti ve sırıtmaya devam etti.
"Bana hala ismini söylemediğini fark ettim."
Sahi ya, buraya geleli bir ay olmuştu ve adımı bile bilmiyordu. Tanrım köşeye sıkışmıştım. Söylemekten başka çarem yoktu.
"Isabelle."
Aslında yalan söylememiştim. Kimsenin bilmediği ikinci adım Isabelle'di. Ama şimdi Draco biliyordu.
"Çok güzel bir isimmiş." diye mırıldandı.
Aramızda oluşan garip sessizliği Draco'nun ayağa kalkarkenki çıkarttığı sesler bozdu. Bana elini uzattığında önce eline daha sonra suratına baktım.
"Gelmiyor musun? Yoksa daha ağlayacak mısın?" diye sordu sırıtarak. Oflayarak elinden tuttum ve daha popomu kumdan kaldıramamışken beni asılmasıyla istemsizce ayaklandım.
"Öküz müsün, yavaş olsana!" diye mızmızlanırken sadece gülümsemekle yetindi. Şerefsizlikti bu, biraz daha gülmeye devam ederse ondan etkileneceğimi adı gibi biliyordu.
"Dondurma ısmarlıyayım mı sana?" dedi yürümeye başladığımızda. Dondurmaya hayır diyemezdim.
"Tropikal ve karamel aromalı olsun." dedim ayaklarıma bakmayı sürdürürken.
Gayet iyi yürüyordum. Malfoy beni kolumdan asılana kadar. Dengemi kaybederek kollarına doğru savrulduğumda bedenimi sıkıca kavramıştı. Başım kapüşonlusuna gömüldüğünde kokusunu çekmeden edemedim.
"Bana neden bakmak istemediğini bilmiyorum ama bir daha böyle yere bakarak yürürsen kafanı bir yerlere çarpacaksın."
Başımı kaldırdığımda hemen yanımda duran bisiklet yolu tabelasını görmüştüm. "Şey, teşekkür ederim."
Lanet olsun ben neler diyordum böyle! Aptal yaz dizilerindeki kızlar gibi konuşmayı acilen bırakmalıydım.
Neler oluyor? Neden etraf yavaş çekimde ilerliyor? Kalbim neden bu kadar hızlı atıyor? Böyle pasta yapmayı nereden öğrendin?
Aynı zamanda da saçmalıyordum. Gözlerim onun mavi gözlerine sabitlendiğinde, tüylerimi diken diken eden rüzgarı hissetmiyordum. Dudaklarımın kıvrıldığının bile farkında değildim. Draco'nun iki eli de belimde kenetliyken kaçamıyordum.
Rüzgarda dalgalanan altın saçları, birbirine karışmış gür kirpikleri. Tanrım, sağlıklı düşünemiyordum. Bu durumdan kurtulmam gerekiyordu. Biraz daha bakışsak Draco beni kesin öpecekti. Aklıma gelen ilk cümleyi söyledim.
"Tuvaletim geldi."
Bu cümleden sonra bütün büyü bozulmuş ve her şey normale dönmüştü. Draco'nun halinden memnun gözükmediği aşikardı.
"Şu ilerde kafe var, ordakine gideriz." dedi. Ardından sarı saçlarını karıştırdı.
Şimdilik bu öpücükten kurtulmuştum ama gece tam uyumak üzereyken aklıma bu cümle gelecek ve söylediğime pişman olup boşu boşuna sinirlenecektim.
İkimiz bisiklet yolunda sessizce yürüyorduk. Ta ki Draco sessizliği bozana kadar.
"Luna nasıl biri?" Diye sorduğu anda bütün hücrelerimin üzerine benzin dökülmüş ve ateşe verilmişti. Onu şu an öldürebilirdim. Dişlerimi birbirine bastırarak olduğum yerde durum. Ya sen ne adi şerefsiz birisin!
Bana döndüğünde sinirlerime hakim olmaya çalıştım.
"Ona çıkma teklifi etmeyi düşünüyorum."
Draco cümlesini bitiremeden burnunun üstüne yumruğumu geçirdiğimde koşarak ordan uzaklaştım. Eve gidip kalbimin kaç parçaya ayrıldığını sayacaktım. Ve aklımın köşesine bir not daha aldım.
Draco Malfoy iflah olmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate u | dramione
FanfictionDramione İnstagram AU @vaenoctis adlı yazarın I Hate U kitabından uyarlanılmıştır. Kurgu ona aittir, karakterler JK Rowling'e, eklemeler bana aittir. 27.11.2018