22

2.6K 176 266
                                    

Yorunlarınızla süsleyin bölümü, iyi okumalar 🖤

Çilekli gazozumun içine biraz alkol karıştırırken, açık kapıdan elinde minik bir yavru kediyle içeri yürüyen Harry'i gördüm.

Harry bizi evine davet etmişti, güzel ve mütevazı bir evleri vardı. Hava karardığı için bizde barbekü yapmaya karar vermiştik. Ama ben hariç, ben üzgündüm. Fakat kediyi gördüğüm an aklımı kaçırıyor gibi hissettim. Ne kadar da tatlıydı o öyle!

Ginny de kediyi sevmek için ayaklanmıştı ki Harry'nin ayağı barbekü masasına takılarak Luna'nın önüne doğru düştü. Ellerini havaya kaldırdığı için kedicik zarar görmemişti ama korktuğu için Luna'ya doğru sıçramıştı.

Luna çığlık çığlığa ayağa fırladı. "Alın şu pire torbasını üzerimden!"

Draco'nun surat ifadesinin nasıl şoka girdiğini saniyesi saniyesine izledim.

"Alın diyorum, kedilerden nefret ederim!"

Aha, pot kırmıştı. Ben Hermosalinda hesabımda kedilerle fotoğraf paylaşırken o ise kedilerden nefret ettiğini söylüyordu.

Kaç dakikadır burda dikiliyordum bilmiyorum ama Draco'nun Luna ile konuşma çabaları canımı sıkıyordu. Luna ise aptallık ediyordu. Nasıl bunca şeyden sonra anlamazdı hala aklım almıyordu!

O an her ikisine de o kadar öfkelendim ki, Pansy'nin eline tuttuğu içki dolu bardağı bir yudumda bitirdim ve sertçe masaya bıraktım. Ardından histerik bir kahkaha patlattığımda Luna şaşkınca bakakaldı.

Harry'ye öfkeyle baktım. "Bilerek yaptın değil mi?"

Harry sendeleyerek kalktıktan sonra bana döndü. "Neyi?"

"Ne olduğunu çok iyi biliyorsun!"

"Hayır bilmiyorum!"

Draco araya girdi. "Neler döndüğünü biri açıklayabilir mi?" derken endişeli mavi gözleri ben ve Harry arasında gidip geldi.

Yavru kedi tekrar Luna'ya doğru yürüdüğünde Luna bir çığlık daha koyverdi.

"Kes şu siktiğimin sesini!" diye bağırdım. Herkes şaşkınca beni izliyordu. Vücudum hissettiğim öfkeden alev almıştı. Bir yudumda bitirdiğim alkol bir anda etkisini gösterivermişti. Dilim benden bağımsız hareket ediyor ve sanki herkesi sözlerimle kırbaçlamak istiyordu.

Draco'ya döndüm. "Sen, dünyanın en aptal insanısın!"

Blaise ayaklandı. "Hey, sakin ol!"

Draco kaşlarını çattı ve bana döndü.

"Ben gidiyorum, zaten sana güvenmekle en başında hata ettim." dedim dişlerimi birbirine bastırarak.

Harry arkamdan bağırdı. "Ben senin yaptığın yanlışı düzeltmeye çalışıyordum."

Durup arkamı döndüm. "Yanlışımsa benim yanlışım. Size ne be benim yanlışımdan! Her zaman doğru olmak zorunda mıyım?" Cümlemi bitirir bitirmez evden ayrıldım ve bahçe kapısını sertçe tekmeleyerek açtıktan sonra kendimi karanlık boş sokağa attım.

Kimse beni anlamıyordu. Boğulmak üzere gibi hissediyordum. Belkide kendi hatamın cezasını çekiyordum. Öfkeden gözlerimin dolduğunu etraf bulanıklaşınca fark ettim.

"Hey."

Draco'nun sesiydi. Ama umursamadan adımlarımı hızlandırdım. O anda bileğimin sertçe kavranmasıyla hızımı alamayarak Draco'ya çarptım, düşmemem için beni omuzlarından kavradığında gözlerimi onun mavi gözlerinde sabitledim. O an onunda beklemediği bir anda yüzüne tükürdüm.

Draco beni bırakıp, yüzünü omzuna silerken değişik bir ses çıkardı.

"Aptalsın, türünün ilk örneği özürlü amip seni. Pislik."

"Yine ne demeye çalılıyorsun?"

"Aptalsın işte."

Güldü. "Tamam tamam anladık. Bana aşıksın."

İspanyolca küfürler savurdum.

Neden İspanyolca konuştuğumu bilmiyordum. Belki de alkolün etkisiydi. Bir anda dengemi kaybedip popomun üzerine düştüğümde asfalt ile kemiğim arasında sıkışan etimin acısını hissettim.

Felaket acıyordu, hissettiğim acıdan tekrar gözlerim dolarken bir kaç kez de burnumu çektim.

"Bir gün bir kız varmış."

"Hoppala!" Draco da asfalta çöktükten sonra beni dinlediğini belli eden bir pozisyon aldı.

"Bu kız liseye yeni başlamış. Çok fazla endişeleri varmış. Yeni taşındıkları için kimseyi de tanımıyormuş. Tek tanıdığı kişi ikiziymiş."

Yanaklarımdan süzülen yaşları silip devam ettim.

"Bu kızın ikizi çok yetenekli ve çok yakışıklıymış. Hemen futbol takımına seçilmiş. Ama kız ise asosyalin tekiymiş. Diş telleri taktığı için de kimseyle konuşmuyormuş bile."

Gözlerimi asfaltın üzerinde sabitlediğim taştan kaldırıp etrafa bakındım. Derin bir nefes aldıktan sonra titreyerek geri verdim.

"Kızla hep dalga geçmişler, kız ne kadar üzülse de hep içine atmış ve kimseye belli etmemiş. Sonra kız bir çocuktan hoşlanmış. Ama hiç şansının olmadığını biliyormuş, öyle bir çocuk kendisine asla ama asla bakmazmış. Zaten öyle de olmuş. Bu kız o çocuk için dönemin sonuna kadar görünmezmiş."

Yerde bulduğum dal parçasıyla oynarken fazla bükmem sonucu dal parçası ortadan ikiye çatlayıvermişti.

"İlk sene bitmiş, yaz tatilinde kızın diş telleri çıkmış, spora gitmiş, saçlarını uzatmış ve boyatmış, tarzını değiştirmiş . Adeta yeni birine dönüşmüş. Kız şimdi çok güzelleşmiş. Ama yine sessiz ve safın tekiymiş. Çocuğa sırılsıklam aşık olmuş, ama elinden bir şey de gelmiyormuş."

Durup dinlendim. Gözerimi ovuşturarak hızlı hızlı bir kaç kez kırptım.

"Bir akşam okuldaki öğrenciler parti düzenlemişler. O da ikizi ile birlikte katılmış. Gecenin ilerleyen saatlerinde kız, aşık olduğu çocuğun dikkatini çekebilmiş. Ama çocuk zil zurna sarhoşmuş. Sorsan kendi adını bile zor hatırlarmış. Ama kız aptalın tekiymiş. O gece o çocuğa bekaretini vermiş. Çocuk ona orada, 'Seni bulacağım.' diye söz vermiş. Ama ertesi gün çocuk o sözünü unutmuş ve kızı hiçbir zaman hatırlayamamış."

Boğazımdan hıçkırık koyverdiğimde kendime tokat atmak istedim. Kaşlarımı çatarak yerden doğrulduğumda Draco'ya baktım. Yüzü solmuştu, bir şeyler hatırlamış ve bunları düşünüyor gibi bir hali vardı. Şoka girdiği mimiklerinden belliydi.

Ona aldırış etmeden koşmaya başladım. Ama duyduğum o kelime kalbimi delip geçmişti.

Hıçkırıklarım kuvvetleniyordu.

"Hermosalinda bekle."

Yüce tanrım, sana geliyorum.

i hate u | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin