bir hatam varsa şimdiden üzgünüm. artık taşları yerine oturtmanın vakti hafiften geldi gibi sanırım. koyduğum şarkının bölümle alakası olmasa da dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. keyifli okumalar! 💖
-
Dışarıda zifiri bir karanlık vardı. Gecenin sessizliği beni de dahil tüm evi ele geçirirken sadece kafamın içinde ki sesler fazlasıyla gürültülü geliyordu. Odayı aydınlatan kırmızı loş ışığa bakmaya başladım. Bana kötülüğü ve ölümü anımsatıyordu. Eğer bu rengin insana bürünmüş halini soracak olursanız, bunun cevabına Kunhang, daha doğrusu Hendery derdim.
Dün, Lucas beni evine çağırıp benim başıma gelen olayların sorumlusunun Kunhang olduğunu gösterdiği zaman, küçük bir çocuk gibi oradan kaçıp evime gelebilmiştim sadece. Evet, tek yapabildiğim bu olmuştu çünkü kendime yedirememiştim.
Derin duygular beslediğim insan, ben hafıza kaybı geçirmeden önce bana kötülük yapan insandı. Ne diyebilirdim ki? Ona kızıp bağırmaya bile kıyamazdım. Aynı zamanda ondan gelecek açıklamayı da kaldıramazdım.
Tüm taşlar yerine oturmuş gibiydi. Aslında onu hatırlamıyordum fakat derinlerde bir yerde onu hissedebiliyordum.
CVO motoruyla dün beni evime kadar takip etmişti. Olanları anlayamamıştı ama sonradan ona da dank etmişti. Onun, Hendery olduğunu anladığımı o da biliyordu artık.
O da en az benim onu arzuladığım kadar beni arzuluyordu.
Onunla konuşmak istiyordum. Belki de şu an yattığım bu kocaman yatakta onunla bedenimi birleştirebilirdim. Yanımda olabilirdi, onu sevdiğimi ona söyleyebilirdim.
Farklı bir histi. Lanet hafıza kaybı yaşamamış olmayı diledim. Onun gibi birisini unutmak istemezdim. Gerçekten bana kötülük yaptığına inansam da, onu sevsem de affedemezdim.
Sabah olduğuna evden okula diye çıkıp, kendimi Xiao Jun'ın evine bırakmıştım. Buraya gelmeyi istemiyordum fakat başka çarem yoktu, evde durmak, başka kapıya gitmek istemiyordum. Şu anlık en iyi yer burasıydı benim için.
Önüme koyduğu kahvenin kokusunu içime çekerken gevşediğimi hissettim. Kafam çok karışıktı. En azından beni iyi hissettiren şeyler kafein içeren şeyler olabiliyordu.
"Halsiz görünüyorsun," dedi Xiao Jun telefonuyla oynarken. Sabahın bir vakti ikimiz de yeni uykundan uyanmıştık. Aslında ben sadece yatağımdan kalkıp gelmiştim. Esas uykulu olan yine oydu.
"Halsizim çünkü," diye geçiştirdim. Telefonu kapatıp masaya koyduğunda derin bir nefes aldı. Bir süre ikimiz de susup kuşların cıvıltısını dinledik.
"Olanlardan haberim var." Gözlerini kaşıyıp kahvesinden bir yudum aldı. Tek yaptığım alayla gülmek oldu.
"Haberin vardı ve sen gelip bana gerçekleri anlatmadın. O gün yanımda Hendery'i görmene rağmen."
"Beni ne zaman umursadın ki? Onunla fazladan zaman geçirdiğini biliyordum. Sana gelip de böyle bir şeyi söylemek isterdim ama Lucas yapmamam gerektiğini dile getirdi. Komik olan da gelip sana dün her şeyi bir anda anlatmış olmasıydı."
"Gerçekten de hafıza kaybı geçirmemin sebebi o muydu? Hendery mi sorumluydu bundan?" diye sordum ama sesim tahmin ettiğimden daha da ümitsiz bir şekilde çıkmıştı. Eşcinsel olduğumu biliyorlardı ve hiçbir şey demiyorlardı. Sadece onunla görüşmeme karşı çıkıyorlardı. Eh, en azından bu da bir şeydi.
"Ne saçmalıyorsun sen? Hendery sayesinde falan hafıza kaybı geçirmedin."
Buzlu bir su başımdan aşağıya akmışçasına oturduğum yerden hızla kalktım. "O zaman bana ne kötülüğü yaptı?" diye sordum. Bu sefer alacağım cevaptan ümitliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
if i believe you ➸ yangdery
Novela Juvenil"her zaman tanrıdan hafıza kaybı geçirmeyi diledi. istediği de oldu." hendery&yangyang