0.5

404 68 18
                                    

Biraz eskilere gidip, Hendery ve Lucas arasında neler olduğunu mu görsek acaba?

-

Aralık, 2016

Hava yağışlıydı. Gün ışığı kendine ay ışığına bırakırken, insanlar derin uykularına çekilmeye başlamışlardı.

Sadece sessizlik vardı.

Fakat, hastanede durum böyle değildi.

Bir annenin, oğlu için çığlık çığlığa koşuşturup hemşire araması, çocuğun tüm arkadaşlarını ayağa kaldırmıştı.

Hemşireler, çocuğun olduğu odaya girdikleri zaman bilincinin yerine geldiğini fark etmişlerdi.

"YangYang, bizi duyabiliyor musun?" diye sormuştu genç ve fazlasıyla güzel olan hemşire. YangYang onu inceledikten sonra, etrafında toplanmış gözlere bakakalmıştı.

Neredeydi o ve ona ne olmuştu?

"Siz... kimsiniz? Ben neredeyim?" diye sormuştu tereddütle.

Bir süre sessizlik oluştuktan sonra herkes birbirine bakmaya başlayınca, hatırlayamadığı annesi ve ablası ağlamaya başlamıştı. Motor kazasında ölümden dönen YangYang, hafızasını kaybetmişti çünkü. Bunun acısı hepsinin bedenini kaplamıştı.

Genç, uzun boylu bir erkek YangYang'ın yattığı yere doğru bir adım atınca, YangYang'ın gözlerinden korku ve endişe saçılıyordu.

Ona zarar verecek diye korkuyordu.

"Korkma, YangYang. Beni hatırlamıyor musun?" diye sordu çocuk ümitsizce. "Lucas ben. Senin dostun."

"Gidin buradan." YangYang'ın sesi, tahmin ettiğine göre daha korku dolu çıkmıştı. Gözlerinden akan yaşlar, görmesini bulanıklaştırıyordu. Hemşireler tüm herkesi odadan çıkartırken, YangYang'ın dostu olan Lucas, onun annesine sarılmıştı. Kadının gözyaşları Lucas'ın tişörtünü ıslatırken, Lucas bunu hiç umursamamıştı.

"Üzülmeyin. O eskisi gibi olacak," diyebildi sadece Lucas. Eskisi gibi olamayacağını bilse bile, böyle düşünmeliydi. Her zaman pozitif olmalıydı.

Onlar birbirlerine sarılırken, Lucas koridorun sonunda tüm bedenleri inceleyen, kendisi gibi genç bir erkeği görünce kadından geri çekilerek, "Ben hemen geleceğim," dedi.

Ama onun yanına gittiğinde hemen dönmeyeceğini anlamıştı. Çünkü Lucas, şu an o çocuğu gördüğü için içi öfkeyle dolmuş, tüm sinirini ondan çıkartmak için kendini hazırlamıştı.

"Senin burada ne işin var?" diye sordu Lucas, siyah saçlı ve burnu kıvrımlı olan çocuğa.

"Merak ediyorum, Lucas. O nasıl?" diye sordu çaresizce. Gözleri kan çanağına dönmüştü. O, ağlamıştı. Bunu fark eden Lucas gözlerini devirmek dışında bir şey yapmamıştı.

"Biraz hava alalım, Hendery," dediğinde, Hendery dışarıya doğru çıkmak için adımlarını hızlandıran Lucas'ı takip etmeye başlamıştı.

Herkes büyük bir stres altındaydı. Hiç kimse, bundan sonra neler olacağını bilmiyordu.

Dışarıya çıktıklarında Hendery, Lucas'ın kolunu sertçe tutarak, "Artık dur ve neler olduğunu anlat bana," diye söyledi. Çok çaresizdi, çok üzgündü. "YangYang'ı görebilir miyim?" diye sorduğunda, Lucas kolunu hızla çekip karşısında duran bedene bakmaya başladı.

"YangYang'ı artık göremeyeceksin, Hendery."

Hendery, bir an paniklemeye başlamıştı. "O, o öldü mü?" diye sorduğunda, Lucas yine ve yine gözlerini devirmişti.

"Hayır. Hafıza kaybı geçirdi ve sırf senin gibi bir insan yüzünden bunlar başına geldi. Seni düşünerek o motorda hız yapmasaydı, bunlar başımıza gelmeyecekti," dediğinde, Hendery ağlamamak için kendini çok zor tutmuştu. Üzüntüsüne yenik düşmeyecekti. Üzüntüsüne, bu çocuğun karşısında yenik düşmeyecekti.

"Şaka yapıyorsun," dedi Hendery. Sesi soru sorar gibi çıkmıştı. Emin değildi çünkü, inanmak istemiyordu böyle bir şeye. Kim inanabilirdi ki buna?

"Sence şaka yapacak bir halim mi var böyle bir durumdayken?" Lucas, sinirle konuştuğunda ona doğru bir adım attı. "YangYang, ailesi başta olmak üzere hiçbirimizi hatırlamıyor ve nerede olduğunu da bilmiyor," diye söyledi. "Seni de hatırlamıyorken, lütfen git buradan. Bir daha asla hayatımıza da geri dönme."

Hendery, Lucas'ın son cümlesinde kendini kocaman bir fazlalık olarak hissetmişti. Olayın etkisinden çıkamıyorken aldığı hakaret onu daha da üzmüştü. "Burada geçirdiğim son haftam. Emin ol, bir daha geri gelmeyeceğim," diyebildi sadece. Gitmek için harekete geçtiği sırada, Lucas onu bileğinden tuttuğunda geri ona döndü. Ne diyeceğini merakla bekliyordu.

"Hendery ismini kullanma. Gelmeyeceğim desen bile, buraya geri geleceğini biliyorum. Geldiğin zaman, kendini herkese gerçek ismin olan Kunhang diye tanıt." Bileğini tutmayı bıraktı. "Ve bir daha asla, YangYang ile yakınlaşmaya çalışma," diyerek hastanenin içine girdiğinde, Hendery'i orada tek başına bırakmıştı.

Hendery'e de kalan sadece bir avuç pişmanlık ve üzüntü olmuştu.

if i believe you ➸ yangderyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin