Evime Toplam 12 günde gelen ve bazılarında aynı harf taşıyan 12 adet buruşmuş kanlı kağıdı birleştirdim ve okuduğum isim ile gözlerimi büyüttüm;
𝒥𝑒𝑜𝓃 𝒥𝓊𝓃𝑔𝓀𝑜𝑜𝓀
Jungkook ölmemişti, yaşıyordu...
-------------------
Keyifli okumalar •̀.̫•́...
"Hadi! Yanma lütfen!" Duyduğum ses ile uymamak zorunda kaldım. Shin yine mutfakta ne yapıyordu?
Kendimi yataktan atıp mutfağa doğru ilerlerken bana kadar gelen cam parçacıkları yüzünden geri çekilmek zorunda kaldım.
"Oha Shin! Bu ne?!" Shin kafasını karıştırdı. "Üff...Choi Na zaten yemek hazırlamakta çok iyi değilim. Bana biraz öğretsen?"
Kafamı geriye doğru yasladım ve iç çektim. "Öğretirim öğretmesine de, sen pek yanii?" "Yapamam dimi?"
Shin'in dediği şey ile ciddileştim. "H-Hayır Shin... T-tabiki de yapar-" "Boşversene Choi Na" Shin benim yanımdan ayrılıp odasına gitti. "S-Shin!" Duymadı bile.
Tabiki ben de canını yakmak istememiştim. Ama ne yapayım? Biraz acemi nasıl olsa.
Shin'in odasının kapısına geldiğimde kapıyı tıkladım. "Shin?" Cevap vermedi. "Shin?"
Ayak sesleri duydum. Sesleri daha iyi duymak için kapıya daha çok gömüldüm.
Ayak sesleri daha çok fazla oldu. Birden kapı açıldı. "Ne var" Tanrım, bu kadar sinirli olamazdı değilmi?
"Diyorum ki, Kahvaltı mı Hazırlasak?" "..." "S-Shin ben öyle demek istememiştim" Kafamı eğdim "P-Peki" Gideceğim an Shin kolumdan tuttu ve beni kendine çekerek sarılmamızı sağladı.
"Haydi Kahvaltı hazırlayalım" Gülümsedim. Beraber mutfağa doğru ilerledik.
Kafamla onayladım. "Tamam yumurtayı şöyle kırıyoruz" Elimdeki yumurtayı nasıl kırdığımı Shin'e gösterdim "Bende denemek istiyorum"
Shin 2. Yumurtayı elimden kaptı ve kendisi kırdı. "Evet!" İkimizde gülümsedik.
()()()()
Kahvaltımızı etmiş ve dışarıda dolaşıyorduk. Deniz dalgaları içimi ferahlatıyordu.
Bir bank bulup oturduk. Gözlerimi kapadım. "Choi Na... Üniversiteyi bitirince ne yapacaksın?" "Tabiki de hayal ettiğim meslekte çalışıcam. Sen?"
"Bilmem" Hayalimden beri Dünyayı kurtaracak şeyler icat etmek isterdim. Bu yüzden mühendis olmak istiyordum.
Geç olmaya başlamıştı ve bu yüzden biz Shin ile eve gitmeyi tercih ettik. Eve gitmediğimi farkettiğimde durdum. "Shin...eve gitmiyoruz"
Shin elini alnına koydu. "Agh! Benim küçük bir işim var sen eve gider misin Choi Na?" Kafamla onayladım ve ilerlemeye başladım. "Eve gittiğinde beni ara!"
Arkamdan bağıran shine güldüm ve eve doğru ilerlemeye başladım.
()()()()
Eve geldiğimde direk banyoya doğru koştum. Fazla sıkışmıştım.
Banyodan çıktığımda karnımın aç olduğunu fark ettim ve buzdolabını açtığımda sadece biraların olduğunu farkettim. Shin ne zamandan beri bira içiyordu?
Karnımın guruldadığını farkettim. Hava kararmıştı ve dışarı çıkmak iyi olmazdı. En iyisi pizza sipariş vermekti.
Telefonumdan pizzacının numarasını tuşladım ve pizzamı sipariş verdim.
Aradan tam 1 saat geçmişti ve ne pizza ne de Shin gelmişti. Tedirgin olmaya başladım ve dayanamayıp Shin'i aramaya başladım. Ama siktiğim telefon çekmiyordu. Normalde hep çekerdi.
Mutfağa doğru ilerledim. Bardaklardan bir tanesine suyu doldurdum. İçmek için elimi havaya kaldırdığımda kapı çaldı. Pizzanın geldiğini anladığımda koşarak kapıya ilerledim.
Kapıyı açtım fakat ortalıkta kimse yoktu yerde duran pizza hariç.
Karnımın açlığını 2. Kez fark ettim ve hızlıca pizza paketini açtım ama gördüğüm şey ağzımın uzun bir süre açık kalmasına neden oldu. Bu 2. Buruşmuş kanlı kağıttı.
Pizzam gelmemiş onun yerine anlamını hala anlayamadığım kanlı kağıtlar gelmişti. Yutkundum ve kağıdı açtım. Gördüğüm şey yine bir harfti. E harfiydi.