Evime Toplam 12 günde gelen ve bazılarında aynı harf taşıyan 12 adet buruşmuş kanlı kağıdı birleştirdim ve okuduğum isim ile gözlerimi büyüttüm;
𝒥𝑒𝑜𝓃 𝒥𝓊𝓃𝑔𝓀𝑜𝑜𝓀
Jungkook ölmemişti, yaşıyordu...
-------------------
Keyifli okumalar •̀.̫•́...
Gözlerimi hafif açtığımda Jungkook'un elimi tutup çıplak göğsüne koymuştu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Elimi çekmek için bir atak yaptığımda bileklerimi daha sıkı tutmaya başladı. "J-Jungkook bırakır mısın?"
Elimi bıraktığımda Shin'in ailesinin aldığı elbiseyi düzeltip odadan çıktım. Banyoya gittiğimde bacağımın sızlaması ile kapıya tutundum.
Bacaklarıma bakmamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Bakınca daha fazla canım yanıyordu.
()()()()
Salona geçtiğimde Jungkook'u gördüğüm anda Mutfağa doğru gittim. Bana bişey yapmasından korkuyordum Ona güvenemiyordum.
Karnımda hissettiğim eller ile duraksadım. Ne istiyordu bu! "Jungkook bana dokunma!"
Bağırmam üzerine el damarları biraz belirginleşti. Korkmaya başlamıştım. Karnımı daha fazla sıktığını hissedince Ağzımdan küçük öksürükler kaçıyordu. "BANA DOKUNMA DEDİM JEON JUNGKOOK!"
Karnımı bıraktığında kaçmak için atak yaptığımda sol bacağımdaki ağrı ile yerle buluşmam bir oldu.
Acıdan kıvranarak ağlıyordum. Canım çok yanıyordu.
Kalkmak için haraketlendiğimde Jungkook omuzlarımdan tuttu ve beni kaldırdı.
Yüzümün sağa doğru savrulması ile Jungkook'un bana tokat attığını anlamıştım.
Jungkook'u ittirdim ve mutfaktan kaçmaya çalıştım. Ama Jungkook'un bileğimden yakalaması ile yüzlerimizin birbirine değmesini sağladı.
Bir eli de belimde geziyordu. "D-Dokunma bana."
Gözlerine bakmamak için yüzümü sağa çevirdim. Jungkook'u yine omuzlarından ittirdim ve merdivenlerden hızlı hızlı çıkmaya başladım.