Sonbahar yüzünü gösterirken bizse yeni evimize, yeni hayatımıza alışmaya başlamıştık.
Okula gelicek olursak sınavlarım haddinden fazla kötüydü. Sürekli teşekkürle geçen en azından ortalama bir öğrenciyken notlarım 30 40 olmuştu.
Ortama ise çokda alışamamıştım. İlk gün tanıdığım İrem ve sonraki günlerde tanıdığım Nazlıcanla arkadaştım sadece. Sınıf içinde hala sessiz suskun çekingendim.
Annem ise son zamanlarda sık sık telefonda birisiyle mesajlaşıyordu sormuyordum daha doğrusu sormak istemiyordum, çünkü alıcağım cevaptan korkmuyor değildim. Başka birini tanıyıp, bize baba anneme eş olmasını istemiyordum.
~~~
Birkaç gün sonra annem işten geldiğinde bana "Babanızla konuşuyorum ve affetmeye karar verdim sizin için. Sizin babasız büyümenizi istemediğimden kızım." Dedi.
Gerçekten mi? Ben başka birini tanıdığını düşünürken babamlamı konuşuyordu?
Anneme öylece bakarken mutlu gözüküyordu, haftalar aylar sonra ilk defa yüzünü gülerken görüyordum. "Sevinmedin mi kuzum?" Dedi.
Sevinmedim diyemedim, demek istedim ama dilim gitmedi. Annemin yüzünü gülerken görünce başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim.
Annem nasıl olurda o adama güvenebilirdiki, hayatımızı târumar edip arkasına bile bakmadan gitmişken nerden bilebilecektik tekrar yapmayacağını. Belkide annem 2. Bir şans vermek istemişti, bir umutdu, kendiside demişti zaten bizim için 2. Bi şans vermek istediğini.
~~~~
Ocak ayı gelmişti ve Ankara ayazı bambaşkaydı İstanbuldaki kışı özlemedim değildi. Okuldan Yusuf'uda alıp eve giderken sordu "Abla babam artık tekrardan hep bizimle mi olacak?" Düşündüm..
Acaba geldiğinde kardeşimi umutlandırıp gitmez dersem gidermiydi ki bilmiyordum henüz 11 yaşındaki bir çocuk babasına güvenmiyordu normalmiydi? Bana hiçte normal gelmiyordu.
Yaşıtlarım babalarıyla geziyor vakit geçiriyor hatta babaları okuldan alıyor ama bense..
Yusuf'a dönüp "Bilmem inşallah gitmez." Diyebildim.
Eve geldiğimizde çantalarımızı bi kenara atıp üstümüzü değiştirdikten sonra Yusuf dışarı çocuklarla oynamaya çıkmıştı, bense kendimize atıştırmalık birşeyler hazırlamaya koyulmuştum. Yusuf'u çağırdığımda ekmek arasını eline alıp dışarı fırlamışı yine.
Saat annemin işten gelmesine yaklaştığında dağıttıklarımızı topluyordum. Kapı çalmıştı, annem geldi diye düşünürken kapıyı açtığımda şaşırmıştım.
O da gelmişti "babam" ben şaşkınlıkla kapıda dikili kalırken annem ise içeri girip "Ne duruyorsun kızım bak baban geldi içeri buyur etsene." Demişti. Annemin dedikleriyle kendime gelirken geriye doğru bir adım attım eve girerken tiksinircesine bakıyordum gerçekten hiç özlememiştim.
Salona geçtiğimizde hiç konuşmuyordum o ise anneme şimdiden emir verircesine su istemişti ardından yemek yapmasını. Kadın daha işten yeni gelmişti eve, iki soluklanmadan dediklerine ve tavrına bakın.
Geçen zamanda gerçekleri öğrendiğimin ardından bu sürede de babamdan gerçekten soğumuştum. O kadar itici geliyorduki henüz sarılmamış hoşgeldin bile dememiştim. Bunu farketcek olucak ki "Özlemedin mi babanı prensesim, yoksa beni gördüğüne şaşırdın mı?" Özlemiştim.
İsteksizce yanına gittiğimde sarılmıştı bense duruyordum. Geri çekildiğimde "Hoşgeldin baba" diye mırıldanmıştım. Ve kapının sesini duymamlada koşarak ordan ayrılmıştım. Gelen Yusuf'du içeri girip ayakkabılarını çıkartıcak zamanı babamınkileri gördüğünde şaşırmıştı anlamsızca bana baktı. Salonu göstererek "geldi" diye fısıldamıştım. Koşarak salona geçtiğini izlediğimde gülmeden edememiştim sevinmişti ki inşallah da aynı şeyleri 2. Kez de yaşatmazdı bize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÂRUMAR
Non-FictionBaba ne kadar sağlamsa kızı o kadar dik durur, Baba ne kadar gülerse kızı o kadar hayat saçar. Baba ne kadar sağlamsa kızı o kadar dik durur, Ve baba ne kadar hayattaysa kızı o kadar yaşar...